Dolar 32,5705
Euro 34,9337
Altın 2.427,16
BİST 9.722,09
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 22°C
Az Bulutlu
İstanbul
22°C
Az Bulutlu
Per 21°C
Cum 19°C
Cts 18°C
Paz 19°C

HIRSIZLIK VE IHANET SUÇ OLMAKTAN ÇIKTI

HIRSIZLIK VE IHANET SUÇ OLMAKTAN ÇIKTI
31/01/2014 14:27
A+
A-

Hırsızlık ve ihanet suç olmaktan çıktı

Herkesin hukuk uzmanı olması gerekmiyor. Hırsızlığın suç olduğunu tarladaki köylü de, fabrikadaki işçi de, masa başındaki patron da bilir. Aynı şekilde vatana ihaneti, akıl ve vicdan sahibi herkes kolayca anlayıp, ayırt eder. En azından AKP öncesinde böyleydi. Ancak, bugün ölçü de, kurallar da değişmiştir.

Basit, ama kesin kural

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve yasalarında ne yazarsa yazsın. Vidanlar, ahlak ve inancımız ne söylerse söylesin. Neyin suç olup olmadığının artık tek bir ölçüsü var. Ölçü, AKP’nin menfaati ve devamıdır. İktidarın menfaatine ve kurduğu düzene dokunmak ağır ve affedilmez suçtur. Karşılığı eğer kitaplarda yazılı değilse, elde kitaba uygun bir delil yoksa dahi, mutlaka bir sebep uydurulur, bir ihbar yapılır, kaset düzenlenir, kumpas kurulur ve hesabı sorulur. Buna karşılık kanunlar ve Anayasa suç saysa da, vicdanlar kanasa da, eğer işin bir ucunda AKP varsa hırsızlık da, ihanet de suç olmadığı gibi, kahramanlık vesilesi bile yapılabilir. Bu kadar basit ve bu kadar kesindir.

Ayakkabı kutusuyla darbe !

Bu tespitimize itirazı olan, ya bu ülkede yaşamıyordur veya bu düzenden pay alıyordur. Ayakkabı kutularına istiflenmiş milyon dolarlar, yatak odalarından çıkan desteler, para sayma makineleri, kasalar, 700 bin liralık kol saatlerinin karşılığı, “bize darbe yapıyorlar” komikliği olmadı mı? Bu ülkede darbeyi de, darbeciyi de can yakan örneklerini bizzat yaşadığı için, herkes çok iyi bilir. Ama ayakkabı kutularına dolar istifleyerek darbe yapıldığını ne gören, ne duyan olmuştur. Gerekçenin böyle bir komedi olması, sonucu değiştirmemiştir. Bu hırsızlığın duyulması ve üzerine gidilmesi AKP düzenini ifşa eden bir sonucu doğurmuştur ve haliyle ölçüye uymamaktır. O halde mutlaka gereği yapılmalıydı. Yapıldı ve yolsuzluk ve rüşvet değil, bunu ortaya çıkaran ve hesabını sormaya kalkışanlar cezalandırıldı. Savcılar da, mahkemeler de, adli kolluk da analarından doğduklarına pişman edildi. Bu da yetmedi, her şeyi göze alarak yolsuzluk ve rüşveti ortaya çıkarmaya yeltenen başkaları da olabilir korkusuyla, arkadan dolanarak AKP’nin veya AKP’lilerin içinde olduğu her türlü rüşvet ve yolsuzluk, peşinen suç olmaktan çıkarıldı.

ÖYM’ler ne yaptı?

Ocaklar sönerken, kahraman komutanlar uyduruk belgelerle bir terörist muamelesi görüp, evlerinden alınıp içeri tıkılırken bu mahkemelere en küçük bir itirazı olmayanların, bu davalara savcı olduğunu ilan edenlerin, şimdi birden bire Özel Yetkili Mahkemeleri kapatmaya kalkmasının başka bir izahı da, anlamı da yoktur. Bu mahkemeler tarihe iki özellikleriyle geçeceklerdir. Birincisi terör örgütleriyle ilgili davalar ve kararlardır. ÖYM’lerin PKK terör örgütüyle ilgili caydıran, vazgeçiren veya adaleti tesis eden bir kararı var mıdır, tartışılır. Mesela dağdan inen katillerin ellerinde silah olmasının anayasa ve kanunlara göre ağır suç olduğunu, bizzat başbakanın kendisi itiraf etmiştir. Ellerindeki silahlarla dağdan inmekle kalmamış, yol kesmiş vergi toplamışlardır, ancak başbakanın itiraf ettiği suçu gören ve gereğini yapan ne bir savcı, ne bir mahkeme ortaya çıkmıştır. Ama ülkenin Genelkurmay Başkanını İmralı canisiyle aynı konuma getirmişlerdir. İkincisi AKP devrinin özeti olan ve yüzyılın hırsızlığı olarak nitelendirilen yolsuzluk ve rüşvet soruşturmalarıdır.

Gereği yapılıyor

AKP’nin kendi düzenini kurmak ve yerleştirmek için geliştirdiği bu mahkemeler, dönmüş ve kendilerini vurmaya başlamıştır. O halde gereği yapılmalıdır. Bu mahkemelerin kapatılmasının altında yatan asıl sebep söylendiği gibi emokrasi ve adaletin yerini bulması değildir. Gerçek sebep AKP’nin hırsızlıklarını ortaya çıkarması, Komutanların terörist muamelesi görmesinin toplum vicdanında karşılık bulmaması ve İmralı canisine verilen sözler gereği, PKK ve uzantıları için artık bir salıverme sürecine girilmesidir. Bunların sağlanabilmesi için de öncelikle bu mahkemelerin ortadan kaldırılması gerekiyor. AKP’de bunu yapıyor. PKK’nın olmazsa olmaz şartlarından olan Terörle Mücadele Kanununun kaldırılmasını da, bu kılıfa sarıyor.

İfade vermeye hazırız tiyatrosu

Burada birileri çıkıp, Özel Yetkili Mahkemelerin kapatılmasıyla davaların bitmeyeceğini, başka mahkemelere devredileceğini söyleyerek bizi geri zekalı yerine koymaya kalkışmasın. Bunu söyleyenler veya söyleyecek olanlar önce namusluca HSYK düzenlemesinin altında ne yattığını izah etsinler. Kayıtsız şartsız Adalet Bakanına bağlı olan bir yargıda, AKP’nin istediği ve beklediği yönde karar vermeyen bir mahkeme kurulabileceğini söyleyenin aklına şaşarım. Nitekim, daha şimdiden ayakkabı kutuları, para kasaları ve pırlanta saatler orta yerde dururken, bu davlar kadük hale gelmemiş midir? İkinci ve üçüncü dalga yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarının nasıl dümdüz edildiğine, her şeyin kitabına uydurulduktan sonra, “ifade vermeye hazırız” tiyatroları oynandığına bu millet şahitlik etmedi mi?

Ekmek çalmak ağır suç

AKP düzeni böyle bir şey. AKP’li olanın hırsızlık yapması da, ihanet etmesi de, yalan söylemesi de suç değildir. Milyon dolarları ayakkabı kutularında istifleyip, İmralı’daki bebek katiliyle masa kurabilirsiniz. Bunlarda en küçük bir sakınca yoktur. Aksini iddia ederseniz darbeci, çete, mafya, paralel devlet, hain damgası yersiniz. Ama ülkeye, vatana sahip çıkmak, “şehitler ölmez, vatan bölünmez” demek, “ne mutlu Türküm diyene” tabelaları asmak, terörle mücadele etmek ağır suçtur ve mutlaka cezalandırılır. Aynı şekilde, bu ülkede açlık sınırının altında yaşayan 3 milyondan fazla insandan biri, ölmemek için fırından bir ekmek çalarsa en az 3 yıl hapis yatar.

“Bunlar iyi şeyler” diyen varsa, aynen devam etsin. Ama “bu kadar da olmaz, artık yeter” diyen varsa, 30 Mart’ta mutlaka gereğini yapsın ve bu yalan, talan ve ihanet düzenine artık bir son versin.

ORHAN KARATAŞ/ORTADOĞU