Dolar 32,5004
Euro 34,6901
Altın 2.496,45
BİST 9.693,46
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 19°C
Parçalı Bulutlu
İstanbul
19°C
Parçalı Bulutlu
Paz 21°C
Pts 23°C
Sal 24°C
Çar 22°C

İHANET DÜZENINDE MEDYANIN ROLÜ

İHANET DÜZENINDE MEDYANIN ROLÜ
23/07/2013 13:42
A+
A-

İhanet düzeninde medyanın rolü

İktidara geldikten sonra iki şeyi çok hızlı, eksiksiz ve kesintisiz biçimde yaptılar. Bunlardan birincisi devleti ele geçirmek, ikincisi medyayı tam olarak kontrole almaktı. Devleti ele geçirerek istedikleri düzeni kurmanın önündeki engelleri kaldırdılar; medyayı ele geçirerek, bu yalan, talan ve ihanet düzenini millete “demokrasi, barış ve gelişme” olarak yutturdular.

AKP’nin Pravdaları

En son söyleyeceğimizi, başında yazalım: Türk medyası kelimenin tam anlamıyla satılmış ve işbirlikçi bir hal almıştır. İhale almak ve pay kapmak için AKP’ye mecbur ve mahkum kalan gazete patronları inanmadıkları, güvenmedikleri ve sonunun ihanet olduğunu gördükleri halde AKP’nin kontrolünden çıkmamaktadırlar. Bu rezil düzene uymayanların başlarına nelerin geldiğini gördükten sonra daha da bir paniklemekte ve teslim olmaktadırlar. Hatta çoğu zaman kraldan çok kralcı olup, yalakalığı kepazeliğe dönüştürecek kadar ileri gitmektedirler. Bunun sonucu olarak Türk medyası geneli itibariyle ne yazık ki, AKP’nin Pravda’sına dönüşmüştür.

Besleme ve yanaşmalar

Bugün Türk medyasına gazeteci olarak hizmet verenlerin çok büyük bölümü besleme ve yanaşma konumundadır. Maddi olarak beslenmekte, haber ve kadroları itibarıyla beslenmektedir. Kurulan bu iğrenç düzenden pay kapmak isteyenler de hemen yanaşıp, yağcılğın, yalakalığın, alçaklığın her çeşidini yapabilmektedirler. Bu durumu içine sindirenler, genel olarak meslekte geri kalmış, yetersiz, çapsız, yönsüz, kıblesiz gazeteci bozuntuları oluyor. Bunlar köşe tutuyor, bunlar yönetiyor ve bunlar sözüm ona kamuoyu bilgilendiriyor. Haliyle dürüst, namuslu, meslek ilkelerine bağlı, liyakatlı, onurlu gazeteciler hızla tavsiye olurken, ortaya her türlü alçaklığın kolayca sindiren, yalanda, ihanette sınır tanımayan, varlığı ve devamı AKP yağcılığına bağlı, iktidarın çok kolayca yönlendirdiği, emir verdiği bir yapı çıkıyor. Aslına bakarsanız, bu her alanda böyledir. Biz 30 yıldır bu mesleğin içinde olduğumuz için medyada olanları yakından biliyoruz. Bir öğretmene sorun milli eğitimde, bir mühendise sorun şehircilikte, bir yargıca sorun adalet de, bir doktora sorun sağlık da aynı şeylerin olduğunu örnekleriyle anlatacaklardır.

Aklımızla alay edenleri kime şikayet edelim?

Örneklerini daha öncede gördüğümüz gibi, Akşam Gazetesi’nin TMSF’ye devri ve sonrasındaki satışı her yönüyle nasıl bir rezil düzen kurulduğunun ibret veren yansıması olmuştur. Böyle bir medyadan kamuoyunu doğru ve düzenli bilgilendirmesini bekliyoruz. Boşuna bekliyoruz. Türk milleti ağır ve amansız bir yalan bombardımanı altındadır. Bu düzenin tek taraflı, güdük, karartan, bunaltan sonucu, artık sabır taşını çatlatacak seviyelere ulaşmıştır. Bütün televizyonlar, bütün gazeteler vıcık vıcık hale gelmiştir. Başbakanla açılıp, başbakanla kapanan televizyonlar artık milleti bıktırmıştır. Yapılan programlarda fikir, ahlak, vicdan, iman bir tarafa bırakılmış, AKP’yi övme ve yaranma yarışı öne çıkmıştır. Dinleyenler hiçbir şeyden anlamayan, her söylenene inanan geri zekalı mahkular yerine konulmaktadır. Aklı başında herkes, her gün aynı yüzleri görmekten, neredeyse aynı sözleri işitmekten yılmıştır. Sayın başbakan eli silahlı katillerin şehre inip zafer kutlamaları yapmasını seyrederken, tencere tava çalanların şikayet edilmesini istiyor. Peki, akılımızla bu kadar alay edilmesini, milyonlarca insanın geri zekalı yerine konulmasını kime şikayet edelim? Bu şikayeti kabul edecek bir yargı organı yok mu?

MHP’ye karartma

Eğer demokrasi olacaksa, eğer basın özgürlüğünden söz edilecekse, bunun olmazsa olmaz şartı muhalefetin de var olması ve dikkate alınmasıdır. İktidar her rejimde vardır. Demokrasinin farkı muhalefetin de olması ve en az iktidar kadar yer bulması ve saygı görmesidir. Aksi halde ortaya tek sesli, totaliter, despot bir düzen çıkar. Ve ne acıdır ki, bugün Türkiye bu durumdadır. Hafta sonunda Türk medyasının içler acısı halini de belgeleyen, bu durumun çarpıcı bir örneğini daha yaşadık. MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli parti genel merkezinde bir basın toplantısı yaptı. Biz de katıldık. Bütün medya kuruluşları oradaydı. Ülkenin içinde bulunduğu durumu ortaya koyan, çözüm önerileri sunan açıklamalar yaptı. Bu ülkenin varlığından, birliğinden yana olup da sayın Bahçeli’ye hak vermeyen, söyledikleriyle içi ferahlamayan, heyecanlanmayan kalmamıştır. Ancak ne yazık ki, kurulan rezil düzen anında etkisini gösterdi ve hayati açıklamalar anında karartıldı. Başbakanı neredeyse 24 saat kesintisiz bu millete dayatan ve “yeter artık” dedirtenler, AKP sözcülerinin ahlaksız küfürlerini manşete çekenler, sayın Bahçeli’nin çok haklı, çok doğru, çok isabetli ve bu milletin yüreğin su serpen sözlerini duyurmamak için özel bir gayret gösterdiler. Şu vahamete bakınız ki, bunun adına da “ileri demokrasi” diyorlar. AKP’nin medyası da, ileri demokrasisi de bu kadar olur.

Yok olup gidecekler

Karanlığın en zifiri olduğu zaman, sabahın en yakın olduğu saattir. Ne yaparlarsa yapsınlar, bu ihanet döneminin sonuna gelinmiştir. Kendileri de bunun farkındadırlar ve zulmü ve baskıyı arttırarak, hakkı, haklıyı ve doğruyu karartarak, bunu değiştirebileceklerini zannetmektedirler. Kendileriyle birlikte kurdukları bu rezil düzen de yok olup gitmeye mahkumdur. Bugün yalakalık ve yağcılıkta sınır tanımayanların, teslim olup her ihaneti bu millete “barış” diye yutturmaya kalkışanların, takla atarak gazetecilik yaptığını zannedenlerin, o gün geldiğinde de ne yapacaklarını çok merak ediyorum. Keskin bir kıvraklıkla, bu defa da AKP döneminin yalanlarını, talanlarını, ihanetlerini ifşa ederek, gelecek iktidara yanaşırlarsa hiç şaşırmam.

ORHAN KARATAŞ/ ORTADOĞU