Dolar 32,5180
Euro 34,7833
Altın 2.420,34
BİST 9.750,01
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 22°C
Az Bulutlu
İstanbul
22°C
Az Bulutlu
Per 20°C
Cum 19°C
Cts 18°C
Paz 19°C

İHSANOĞLU: ANADOLU’DA SESSİZ YIĞINLARIN AYAK SESLERİNİ DUYDUM

İHSANOĞLU: ANADOLU’DA SESSİZ YIĞINLARIN AYAK SESLERİNİ DUYDUM
09/08/2014 17:36
A+
A-

Türk Milleti’nin cumhurbaşkanı adayı Prof.Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu, ilk turu yarın yapılacak olan seçimler öncesi, son röportajını gazetemiz Ortadoğu’ya verdi. İhsanoğlu, Ben bu seçimlerden çok büyük oranda kazançlı çıkacağımıza inanıyorum. Çünkü ben Anadolu’da sessiz yığınların ayak seslerini duydum ” diye konuştu.

Önemli açıklamalar yapan İhsanoğlu, ” Her partiden yani sırf CHP, MHP değil. BBP’den, DP’den, BTP’den, DSP’den, Saadet Partisi’nden, AKP’li kardeşlerimizden çok büyük ilgi görüyorum. Ülkücü ve MHP’li kardeşlerimiz benim gittiğim yerde, en yoğun şekilde bulundular. Bozkurt işareti ile böyle yeri göğü dolduruluyor. Bende onlara mukabelede bulunuyorum. Ülkücü camia beni çok iyi tanır. Çünkü ben Rahmetli Alparslan Türkeş Beyin danışmanlığını yaptım “dedi.

 

Türk Milleti’nin cumhurbaşkanı adayı olan Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu, yarın ilk turu yapılacak olan seçimler öncesinde, ziyaretinin son durağı olan Balıkesir ve Manisa Soma yolunda gazetemizin sorularını yanıtladı.

 

Recep Tayyip Erdoğan’ın kendisi ile ilgili söylediği ” Kahire’de doğmuş, 30 yaşında Türkiye’ye gelmiş hangi bu toprakların evladı? Kimi aldatıyorsunuz? ” sözüne İhsanoğlu ” Ben Türk oğlu Türk’üm. Türk’ün harman olduğu, yiğitlerin yetiştiği Bozok Yaylası’ndan, Yozgat’tan gelen köklü bir ailedenim. Bizim şeceremiz bellidir, ta Orta Asya’ya kadar gider, başka yere gitmez. Başka coğrafyaya da gitmez. Anam da öyledir, babam da öyledir. Bir Türk oğlu Türk’e bunu söylemek, bunun üzerinden siyasi rant yapmaya çalışmak ve milliyetçilikten dem vurmak ne kadar tuhaf bir şey. Benim evim sağlamdır. Benim evimde cam yok. Evinde cam olanlar buna dikkat etsinler. ” şeklinde yanıt verdi.

 

İste sorular işte cevaplar:

Efendim öncelikle seçim kampanya çalışmalarınızdan başlamak istiyorum. Kampanya çalışmalarınız nasıl geçti?

DEVLET BAŞKANININ, YANİ CUMHURBAŞKANININ, BÜTÜN CUMHURU KUCAKLAYACAK BİRİSİ OLMASI LAZIM 

Seçim kampanyası çok güzel geçiyor. Yarın son gün. Ve ben şunu gözlemledim, Anadolu’da, vatan sathında insanımız değişimden yana. Bu 12 seneden beri devam eden iktidardan yana farklı tavırlar var.

Kimi bunu istemiyor. Hem de köklü bir şekilde istemiyor. Kimi tabi kalmasını istiyor. Fakat hepsinin müşterek pozisyonu devlet tepesinde bir partili isim istemiyor. Ve bunu istemeyenler, şu sebepten dolayı hareket ediyorlar. Birincisi istikrar istiyorlar. Devlette istikrar istiyorlar. Toplumda huzur istiyorlar. Bölme, kutuplaşma, zıtlaşma istemiyorlar. Buna bağlı olarak devletin başında öfke, nefret söyleminin geçerli olmasını istemiyorlar.

Devlet başkanının, yani cumhurbaşkanının, bütün cumhuru kucaklayacak birisi olması lazım. Ona oy verenlerin lehine değil, bütün 76 milyonun, ona oy verenlerle vermeyenlerin cumhurbaşkanı olan, hepsini kucaklayacak olan, bütün partilere eşit mesafede olan birisinin olmasını istiyorlar.

 

Onun için büyük heyecan var, büyük destek var ve ben şunu söylüyorum, bu dönemde MHP-CHP arasındaki uzlaşma tarihi bir hadisedir. Türk siyaset tarihinde bir dönüm noktası olarak görüyorum. Bunun etrafında 12 partinin daha toplanmış olması takdire şayan bir şeydir. Ve bu seçim, bu bakımdan çok hayırlı katkılar getirdi.

 

Getirdiği katkılardan bir tanesi de seviye meselesidir. Benim ilk günden itibaren seçimlerin çelebice, seviyeli, medeni bir şekilde yürümesi meselesini ortaya koyunca, bu verdiğim söze sadık kaldığım müddetçe millet bunu takdir etti. Ve bu etrafında toplandılar.

 

Kavga; millet kavgadan bıktı. Millet hakaretlerden bıktı. Nefret söyleminden bıktı. Onun için bu kampanya esnasında intibalarım çok büyüktür ve çok memnunum.

 

Sahadaki izleniminiz nasıldı?      

 “ÜLKÜCÜ CAMİA BENİ ÇOK İYİ TANIR. ÇÜNKÜ BEN RAHMETLİ ALPARSLAN TÜRKEŞ BEYİN DANIŞMANLIĞINI YAPTIM” 

Saha izlenimi biraz önce söylediğim gibi. Her partiden yani sırf CHP, MHP değil. BBP’den, DP’den, BTP’den, DSP’den, Saadet Partisi’nden, AK Partili kardeşlerimizden çok büyük ilgi görüyorum. Ve bu arada her konuda iftira ve yalan kampanyaları yürütüldüğü için ülkücü camiaya karşı bir iftira kampanyası yürütülmektedir. Bu konuya özellikle değinmek istiyorum. “Bunlar İhsanoğlu’nu istemiyorlar.”, “Bunlar AK Partiye verecekler.” şeklinde iftiralar üretilmektedir. Halbuki bu çok yalandır. Ben bunun tam aksini gördüm. Ülkücü ve MHP’li kardeşlerimiz benim gittiğim yerde, en yoğun şekilde bulundular. Bozkurt işareti ile böyle yeri göğü dolduruluyor. Bende onlara mukabelede bulunuyorum.

 

Ülkücü camia beni çok iyi tanır. Çünkü ben Rahmetli Alparslan Türkeş Beyin danışmanlığını yaptım. Dış politika danışmanlığını yaptım. Ve benim ailem hep Türk Ocağı’nda görev yapmıştır, hizmetler yapmıştır. Benim ailemden Türk Ocağı’nın başkanlığını yapan insanlar var. Oradaki kardeşlerimiz arasında benim meslektaşlarım ve öğrencilerim var. Onun için biz bu camianın içerisinden yetiştik geldik. Hiç kimse tezvirat yapmasın.

Son dönemde malumunuz olduğu üzere Irak Türkmenlerinin yaşadığı dramlar Türkiye’nin gündeminde. Zatıalinizde çalışmalarınız esnasında Iraklı Türkmenlerden oluşan bir heyeti kabul ederek, onların dertlerini dinlediniz. Sonrasındaysa onların meselelerini, yine onlarla beraber Türk kamuoyu ile paylaştınız. Sayın Erdoğan’da bundan sonra Iraklı Türkmenlerin durumunu hatırladı. İktidarın Türkmenlerle ilgili yaklaşımını samimi buluyor musunuz?

 

 “IRAK’TA HEDEF TÜRKLENLER” 

Yani ben başkalarının niyetleri üzerinden konuşmak istemem.  Ben şu durumu görüyorum. Bugün de burada katıldığım TOBB konuşması esnasında söyledim. Irak’taki hedef, Türkmen kardeşlerimizi yurtlarından etmek, onların Suriye ile Irak arasındaki ortadaki bölgedeki yoğunluklarını dağıtmak, orasını başka gelişmeler için, Irak’ın bölünmesi, Kuzey Irak’taki gelişmelere hazırlıklı olmak, Suriye’nin Kuzey doğu bölgesinde ki hazırlıkları yapmak, bu iki bölge arasındaki demografik yapıyı değiştirmek ve Ortadoğu için biçilen, Türkiye’yi de etkileyecek olan haritanın hazırlanmasında önemli bir adım. Bakın biz Türkmen kardeşlerimize güvenli bölge yaratma hususunda bir şey yapmadık. Onlara insanı yardım hususunda bir şey yapmadık.  Ve onların binlercesi dağıldılar.

 

Bugün haberlerde görüyoruz ki, Amerika çok daha küçük bir azınlık olan Yezidileri kurtarmak için operasyon yapıyor. Ve Türkiye’nin desteğini istiyor. Türkiye yetkilileri kalkıyorlar bu destekten bahsederken, hiç Türkmenlerle ilgili bir adım atmadıkları halde, bu durumu laf arasında geçiştirmeye çalışıyorlar. Bu gerçekten Türk milletinin arzu ettiği dış politika mı? Bu milli menfaatlerimizi, milli çıkarlarımızı savunan dış politika mı?

Ben soruyorum, Kürt   kardeşlerimiz için 90’li yıllarda çok büyük fedak‰rlıklar yaptık.   Ve onlardan büyük bir kısmını, yüz binlercesini Türkiye’de misafir ettik. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde, güvenli alanların yaratılması için, Türk diplomatları, Türk hariciyesi çok büyük çalışma yaptı. O günkü hükümetin desteği, Rahmetli Turgut Özal Beyin Cumhurbaşkanımız olarak desteği ile bunu yaptık. Onları Türkiye’de uzun müddet misafir ettikten sonra, o güvenli bölgelere taşıdık. Artık huzur içerisinde yaşıyorlar, o günden bu güne.

 

Biz en azından Türkmen kardeşlerimiz için bunu yapmalıydık. Türkmen kardeşlerimiz kapıya geliyorlar, mülteciler pasaportu yok, hüviyeti yok ama Türkmen oldukları belli. Grup halinde pasaportunuz yok diye itiyoruz. Öbür taraftan başkaları geldiği zaman kapılarımızı açıyoruz. Yani bu da izahı kabul olmayan bir şeydir. Bu tuhaf bir şeydir.

 

Suriyeliler geldiği zaman alıyoruz, Kürt kardeşlerimiz geldiği zaman alıyoruz, Türkmenler geldikleri zaman almıyoruz.    

“BENİM EVİMDE CAM YOK. EVİNDE CAM OLANLAR BUNA DİKKAT ETSİNLER” 

Sayın Erdoğan, sizinle ilgili “Kahire doğumlu, bu toprakların çocuğu değil” şeklinde bir açıklama yaptı. Oysa ki sadece siz değil, pek çok nedenlerden ötürü Anadolu’nun dışında doğmuş vatandaşlarımız var. Mesela devletimizin kurucu Atatürk Selanik doğumludur. Merhum Alparslan Türkeş Bey de Kıbrıs doğumludur. Bu konuyla ilgili ne söylemek istersiniz?

Efendim bu milletin reddettiği bir söylem ve düşüncedir. Sizin de sorduğunuz gibi devletimizin, Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk, rahmetli Türkeş bey gibi bugün Meclis’te de, kabinede de yurt dışında doğmuş insanlar var. Şimdi bizim yüzbinlerce evladımız Almanya’da ya da Avrupa’da doğuyor, biz bunları ret mi edeceğiz? Bunlara sen milletvekili, bakan yada cumhurbaşkanı olmazsın mı deriz? Bir de bunlar benimle ilgili söyleniyor. Ben Türk oğlu Türk’üm. Türk’ün harman olduğu, yiğitlerin yetiştiği Bozok Yaylası’ndan, Yozgat’tan gelen köklü bir ailedenim. Bizim şeceremiz bellidir, ta Orta Asya’ya kadar gider, başka yere gitmez. Başka coğrafyaya da gitmez. Anam da öyledir, babam da öyledir. Bir Türk oğlu Türk’e bunu söylemek, bunun üzerinden siyasi rant yapmaya çalışmak ve milliyetçilikten dem vurmak ne kadar tuhaf bir şey. Benim evim sağlamdır. Benim evimde cam yok. Evinde cam olanlar buna dikkat etsinler.

 

Siz “ben Türk oğlu Türk’üm ve Türklüğümle gurur duyuyorum” diyorsunuz, daha önce “ben Gürcü’yüm” şeklinde açıklaması olan diğer adaylardan Sayın Erdoğan da geride bıraktığımız gün “bende Türk’üm” şeklinde yeni bir açıklama yaptı. Bununla ilgili bir yorumunuz olacak mı? 

 “İNSAN SÖZÜNE SADIK, SÖZÜNÜN ERİ OLMALIDIR” 

 

Ben hiçbir zaman kendi ifademi değiştirmedim. Yıllar önce ne söylediysem, bugün aynı şeyi söylüyorum, yarın da aynı şeyi söyleyeceğim. Başkalarının değişik şartlardaki değişik ifadelerini ucuz politikaların gerekleri olarak düşünüyorum. Yani insan sözüne sadık, sözünün eri olmalıdır.

 

Son zamanlarda katıldığınız bazı televizyon programlarında, özellikle şehit ailelerinin AKP’nin adına çözüm süreci diyerek başlattığı döneme ilişkin, hükümete olan itirazlarını ve şik‰yetlerini ifade ettiklerini söylediniz. İktidarın açılım süreci adını verdiği bu döneme ilişkin vatandaşın bakış açısı sizin gözlemlerinize göre nasıldır?

 

 “BİR ŞAİBEM YOK, VATAN UĞRUNA YAPMIŞ OLDUĞUM BİR HATA YOK, HİZMETLERİMİN ÖTESİNDE BÜTÜN DÜNYA BENİ TAKDİR ETMİŞ” 

Efendim en acı şey, şehit ailelerinin, anne ve babaların gözyaşları içerisinde söyledikleri şu cümledir: Biz evladımızı vatan uğruna şehit verdikten sonra, cenazelerinin kaldırılmasının ardından devlet kapımızı çalmadı. Bizim dertlerimizle ve meselelerimizle meşgul olmadı. Halimizle hem hal olmadı, derdimizle hem dert olmadı. Ama biz bakıyoruz ki hükümet ve devleti yönetenler, gidip bizim evlatlarımızı şehit edenlerle işbirliği yapıyorlar. Ve siyasi pazarlıklar içerisinde, seçim pazarlıkları içerisinde onlarla meşgul oluyorlar, bizimle hiç meşgul olmuyorlar.

Acaba biz evlatlarımızı boşuna mı vatan uğruna feda ettik diye soruyorlar ve ben bu konuyu çok defa söyledim. Fakat Sayın Başbakanımız İstiklal Marşı’ndaki bir mısraya takıldı. “Şüheda fışkıracak, toprağı sıksan şüheda” bölümüne takıldı, ben bunu doğru söylemişim, yanlış söylemişim. Tut ki ben yanlış söylemişim, tut ki ben İstiklal Marşı ile Çanakkale Şehitleri’ne şiirini karıştırmışım. Böyle bir şey yok da, tut ki oldu, bununla iki hafta Türk kamuoyunu meşgul ettiler. Demek ki tenkit edecek bir şey bulamıyor.

 

Bir şaibem yok, vatan uğruna yapmış olduğum bir hata yok, hizmetlerimin ötesinde bütün dünya beni takdir etmiş. Kendi devletim bana Devlet Üstün Hizmet Ödülü madalyası verdi. Ben İsrail lobisinden madalya almadım. Filistin’den ve Türkiye’den aldım. Bu bana yeter.

 

Artık seçime saatler kaldı. Siz de kampanya çalışmanızın son durağı olan Balıkesir ve Manisa Soma ziyaretine gidiyorsunuz. Türk Milleti’ne gazetemiz aracılığı ile son olarak neler söylemek istersiniz?

 “BEN ANADOLU’DA SESSİZ YIĞINLARIN AYAK SESLERİNİ DUYDUM” 

 

Şunu söylüyorum Türk Milleti Pazar günü sandığa gitsin, oyunu kullansın. Türkiye’ye içerde huzuru getirecek, dışarda itibarı getirecek adayını seçsin. Milletin adayını, Türk Milleti’nin adayını seçsin. Birinci ricam budur.

 

İkinci ricam, oyuna sahip olsun, sandığa sahip olsun. İlçe ve il kurullarındaki işlemlere sahip olsun. Çünkü sandıktaki oya sahip olmak yetmiyor. İlçe ve il kurullarında farklı şeyler olabiliyor. 30 Mart seçimindeki tecrübelerden yararlanmamız lazım. Orada yapılan yanlışları biz biliyoruz.

 

Bu seçim sürecinde oylamaların sayımı uzun sürmeyecek. Çünkü üç aday var, öyle yüzlerce aday yok. O bakımdan buna sahip çıkılsın. Ben bu seçimlerden çok büyük oranda kazançlı çıkacağımıza inanıyorum. Çünkü ben Anadolu’da sessiz yığınların ayak seslerini duydum.

 

 

İsmail Özdemir/Ortadoğu