Dolar 32,3401
Euro 35,1148
Altın 2.238,24
BİST 8.791,23
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 9°C
Hafif Yağmurlu
İstanbul
9°C
Hafif Yağmurlu
Çar 11°C
Per 11°C
Cum 13°C
Cts 14°C

Kılıçdaroğlu: Kaşıkçı cinayetinin ses kayıtlarının TBMM’ye gelmesini isteyeceğiz

A+
A-

Genel Başkan Kılıçdaroğlu: Kaşıkçı cinayetinin ses kayıtlarının TBMM’ye gelmesini isteyeceğiz

Genel Başkan Kılıçdaroğlu, Cemal Kaşıkçı cinayetinin ses kayıtlarına ilişkin, “Yeni bir araştırma önergesi vereceğiz, o ses kayıtlarının TBMM’ye gelmesini isteyeceğiz. Türkiye’nin onurunu koruyacağız.” dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM grup toplantısına, bütün Türkiye’de huzur ve barış istediklerini söyleyerek başladı.

Yaşanılan tablonun pek iç açıcı olmadığını belirten Kılıçdaroğlu, Hakkari’deki üs bölgesinde 7, Şırnak’ta 2, Tunceli Nazimiye’de de 2 askerin şehit olduğunu hatırlattı. Bütün şehitlere Allah’tan rahmet dileyen Kılıçdaroğlu, şehitlerin bu ülkenin bağımsızlığı için can verdiğini bildirdi.

Her ne kadar birilerinin “kriz yok” dese de Türkiye’nin bir ekonomik krizin içinde olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, kendilerinin bütün sorumluluğu alarak, daha krizin başında uyarılarda bulunduklarını söyledi.

Hiç kimseyi suçlamadan krizden çıkışın yollarını anlattıklarına dikkati çeken Kılıçdaroğlu, “Eğer Türkiye krizi aşacak ise egemen güçlerin himayesine girmeyecekse egemen güçlerin talimatlarıyla politika oluşturmayacaksa ekonomik krizi aşmak zorundadır.” dediklerini anımsattı.

Krizden çıkış yollarını aktardıklarını ve 13 madde sıraladıklarını, iktidara “israftan sakının” dediklerini hatırlatan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

“(İsraf yaparsanız krizin önünü alamazsınız) dedik. ‘Liyakata önem verin’ dedik. ‘Akılcı bir borçlanma politikası güdün, egemen güçlerin arzusu ve isteklerine göre borçlanmayın’ dedik. ‘Vergi politikasını yeniden düzeltin, rant ekonomisini değil halk ekonomisini destekleyin, üretime destek verin’ dedik. Bütün bunları söyledik. Bizi arkasından suçladılar, hiç önemli değil. Ama biz ne dediğimizi çok iyi biliyoruz. 3 Ağustos’ta 100 günlük icraat programını açıkladılar. Hep sustum olur ya vadettiklerinin tamamını yaparlar, biz de saygı duyarız. Tamamını yaparlar biz de deriz ki ‘verdikleri sözü tuttular, krizin önüne ciddi bir set çektiler, dolayısıyla Türkiye bundan sonra en azından belli bir aşamayı kaydedebilir’ diye düşünürüz. 100 günlük icraat programını Sayın Erdoğan, arkasında dizilmiş bütün bakanları ve geniş bir kitlenin önünde açıkladı. 100 gün doldu, ne oldu?”

Programın açılışında, “Buradan milletimize sesleniyorum, yastık altından gelin dövizlerinizi çıkartın, dolar ve avrolarınızı çıkartın, yerli ve milli direnişinizi tüm dünyaya karşı ortaya koyun” dendiğini belirten Kılıçdaroğlu, “Bunun üzerine bazı vatandaşlarımız kimisi sahte dolar, kimisi 1 dolar aldı meydanlarda yaktı vesaire vesaire. Bu havuz medyası da onları televizyonlarında günlerce yayınladı. 100 günün sonunda gerçek şu; bankalardaki döviz hesabı arttı, Türk lirası hesabı düştü.” değerlendirmesinde bulundu.

Vatandaşlar tasarruflarını korudu

Türklerin zeki insanlar olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, vatandaşların tasarruflarını koruma yönünde adım attıklarını söyledi.

Durum böyle olunca daha işin başında beklentilerin çöktüğünü vurgulayan Kemal Kılıçdaroğlu, “Sen vatandaşa dolarını, avronu, dövizini bozdur, altınını bozdur… Sana bakıyor, ‘bu lüks, şatafat için para mı harcayacağım senin için. Benim çoluk çocuğum var, sen savuracaksın ben seni koruyacağım’ dedi ve haklı.” ifadesini kullandı.

Programda, “vatandaşlarımızın mesnetsiz ihbarlar nedeniyle suçlanmaması için kapsayıcı ve etkin tedbirler alınarak, lekelenmeme hakkının korunması gerçekleşecek” dendiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, “Bu uygulama için ne yapıldı?” sorusunu yöneltti.

KHK ile ihraç edilen hukukçu akademisyen Cenk Yiğiter’in yeni bir işte çalışmasına izin verilmemesi üzerine, yeniden üniversite sınavına girdiğini, ancak üniversiteye de alınmadığını belirten Kılıçdaroğlu, bu kişinin yurt dışına çıkışına da izin verilmediğini söyledi.

Kılıçdaroğlu, Osman Kavala, Eren Erdem, Ece Sevim Öztürk gibi isimlerin de aynı şekilde olduğuna dikkati çekerek, şöyle konuştu:

“Bunların tamamı hapiste ve bunlara yaşam hakkı verilmiyor. Bir de çıkıp diyorlar ki, 100 günde, ‘sizin lekelenmeme hakkınızı koruyacağız.’ Öğrenciler, avukatlar, akademisyenler, namuslu pek çok insan, düşündüğü, yazdığı için hapiste. Ben buradan bütün o kardeşlerime sesleniyorum; hiç biriniz lekeli değilsiniz, lekeli olanlar size bu acıları çektirenlerdir ve onların karşısında dağ gibi durmak da bizim görevimiz.”

Programda, “Çocuklara karşı cinsel istismar suçu ile mücadelede cezaların caydırıcılığını artıracağız.” dendiğini de hatırlatan Kılıçdaroğlu, böyle bir teklifin Meclis gündemine gelmediğini bildirdi. Çocuk tecavüzlerine karşı bile önlem alınmadığını savunan Kemal Kılıçdaroğlu, kendilerinin verdiği tekliflerin ise kabul edilmediğini söyledi.

Kılıçdaroğlu, “Ama milleti kandırmak için 100 günde bunları yapacağız diyorlar. Yap biz de destek verelim. Üstelik seçimlerden önce partiler bir araya geldi bu konuda uzlaştı.” dedi.

Hayvanlara karşı işlenen suçlarda caydırıcı tedbirler ve cezai yaptırımların artırılacağının da programda yer aldığını aktaran Kılıçdaroğlu, ancak böyle bir düzenlemenin de Meclis’e gelmediğini dile getirdi.

Hayvanları, “bizim dünyamızın ortakları” olarak niteleyen ve arı örneğini veren Kılıçdaroğlu, dünyanın dengesinin korunması gerektiğinin altını çizdi.

100 günlük programda emekli aylıklarının en az bin liraya tamamlanmasının da öngörüldüğünü hatırlatan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

“Ben seçimlerden önce de seçimlerden sonra da bin liranın altında aylık alan binlerce emeklinin olduğunu söylediğimde ‘Kılıçdaroğlu doğruları söylemiyor’ diyordu. Hala diyor mu demiyor mu bilmiyorum ama en sonunda onlarda baktılar ki Kılıçdaroğlu, doğruları söylüyor. Sordular SGK’ye ‘bin liranın altında aylık alan var mı?’ ‘Tonlarca’ dedi onlar da. O zaman onların oyunu almak için ‘bin liranın altında emekli aylığı olmayacak, en azı bin lira olacak’ dediler. Ne zaman yapacaklar? İlk 100 gün içinde. Kanun teklifi geldi mi? Hayır. Ama biz kanun teklifini hazırladık ve bütün emeklilere de söylüyoruz, bin liranın altında, bize göre en az bin 500 olması lazım, madem bin lira söz verdiler bunu parlamentoya getireceğiz, bütün emekli kardeşlerim izlesin, kim emekliden yana politika izliyor hep beraber göreceğiz.”

Şehit yakını ve gazilere çıkarılan SGK borçlarının silinmesinin de programda yer aldığını aktaran Kılıçdaroğlu, bunun da yapılmadığını söyledi.

Kılıçdaroğlu, “Kimi kandırıyorlar, şehit yakınlarını ve gazileri kandırıyorlar. İnsaf denen bir şey var. Hadi sokaktaki vatandaşı kandırdın, şehit yakınlarını ve gazileri kandırmak için nasıl böyle bir numara çekersin. Bir soru sorduk; 15 Temmuz gazileri ve şehit yakınları için 309 milyon lira para toplandı, şehit yakınları ve gazilere verilecekti, ne oldu bu para? Sevgili Erdoğan duyuyor musun, ne oldu bu para? Nereye gitti bu para?” diye konuştu.

Programda işçi ve kamu görevlilerinin sendikalaşma oranının artılacağı vaadinin yer aldığına işaret eden Kemal Kılıçdaroğlu, yazıyla sendikalaşma oranının artırılamayacağını vurguladı.

Çoğu iş yerinde sendikalaşmak isteyen işçilerin işten atıldığını belirten Kılıçdaroğlu, hükümetin onlara asla sahip çıkmadığını ileri sürdü.

Kılıçdaroğlu, “Ama buraya yazıyorlar ‘100 günde bunları yapacağız’ ve sanıyorlar ki 100 gün bitti biz bunları unutacağız. Millet unutabilir ama Kılıçdaroğlu unutmaz. Söz verdiysen arkasında duracaksın.” dedi.

Kemal Kılıçdaroğlu, programda yer alan 40 bin iş yeri, konut ve hizmet binası gibi yerlerin tamamlanması vaadinin de yapılmadığını dile getirdi.

“İş imzaya gelince tersini yapıyor”

İstanbul Fikirtepe’de kentsel dönüşümle herkesin evinden, yerinden edildiğini ancak ortada hiçbir şeyin olmadığını anlatan Kılıçdaroğlu, bu nedenle binlerce vatandaşın mağdur olduğunu, onlara CHP’nin sahip çıktığını söyledi.

İktidarın “100 günlük planı” içinde “PKK, PYD, YPG, FETÖ’nün yurt dışındaki finansman kaynaklarının kesilmesi için Almanya, Fransa, Birleşik Krallık, Hollanda ve Belçika başta olmak üzere Avrupa ülkeleriyle ve ABD nezdinde diplomatik girişimlerde bulunulması”nın yer aldığını da aktaran Kılıçdaroğlu, “Dört lider Türkiye’de toplandı, Erdoğan, Putin, Merkel ve Macron bir bildiri yayımladılar. Terör örgütleri tek tek sayılıyor orada, YPG, PYD, PKK yok.” dedi.

Kılıçdaroğlu, metinde bu terör örgütlerinin bulunmamasını eleştirerek, “Vatandaşı kandırıyorlar, vatandaşa diyor ki ‘ben şunu, şunu yapacağım’ ama iş imzaya gelince 180 derece tersini yapıyor.” diye konuştu.

İsrafın haram olduğunun ve önlenmesi gerektiğinin altını çizen Kılıçdaroğlu, iktidarın 100 günlük programında israfın önlenmesinin de bulunduğunu anımsattı.

“İsraf nasıl önlenir bilmiyorlar, 100 günde yöntemini belirleyecekler. Siz bu milletin aklıyla alay mı ediyorsunuz?” sorusunu yönelten Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bindin Katar’ın uçağına, ülke ülke geziyorsun, o uçak da haramdır. Fakat, Katar, Doğu Akdeniz’de İsrail ve Mısır’la doğalgaz arıyor. Bizimki de karşı, ‘Vay efendim onlar nasıl doğalgaz arar’ ama Katar’a bir şey diyemiyor. Neden? Kayığına bindi, ne diyecek Katar’a? Bir şey söylese ‘Sus, sana uçak verdim’ diyecek. Doğu Akdeniz’de Katar’ın da dahil olduğu bir grup, doğalgaz, petrol arıyor ama sesini dahi çıkaramıyor, çıkaramaz. Neden? ‘Bedava bir uçak verdim, sen sesini çıkarma, meydan meydan gezebilirsin.’ Ben söyledim, onurun ve haysiyetin varsa o uçağı derhal iade edersin.”

“Piyasada 170 ilaç yok”

Kılıçdaroğlu, 100 günlük plan içinde “sağlık turizminde Türkiye’nin marka haline getirilmesi”nin de bulunduğunu belirterek, “Ameliyatlar durdu, ilaç yok piyasada. Ameliyat yapmak için doktorlar eldiven alacak, eldiven yok, hasta yakınına diyor ki ‘Git eldiven al getir, senin hastayı ameliyat edeceğiz.’ Yoksa mümkün değil. Üniversitelerin hali perişan vaziyette. Valiler genelge yayımlıyorlar, ‘Bu ameliyatları yapamıyoruz, hasta sevk etmeyin’ diye.” dedi.

Şu anda piyasada 170 ilacın bulunmadığını, bunlardan 49’unun mide ve bağırsak, 25’inin sinir sistemi, 18’inin kalp, 16’sının duyu organı, 13’ünün astım, 11’inin antibiyotik, 5’inin kanser ilacı olduğunu iddia eden Kılıçdaroğlu, ameliyatların yapılamadığını öne sürdü.

“Suriyeliler birinci sınıf vatandaş”

Hastaneye başvuran vatandaşların, 14 ayrı ödemeyle karşı karşıya kalmasına rağmen Suriyelilerin hiçbir para ödemediğini savunan Kılıçdaroğlu, “Tamamını biz ödüyoruz. Bizim insanlarımız ikinci sınıf, onlar birinci sınıf vatandaş. Ben bunu söyleyince, ‘Vay sen Suriyelilere karşı mısın?’ Ben, önce kendi ülkemin insanının çıkarını savunmakla görevliyim. Kimseye karşı değilim, her insana saygı duyarım.” ifadesini kullandı.

İktidarın, “Suriyeliler için 35 milyar dolar” harcandığını söylediğini hatırlatan Kılıçdaroğlu, “O da yalan, 35 milyar dolar falan değil. Onlar da sefalet içinde yaşıyorlar.” ifadelerini kullandı.

Kılıçdaroğlu, “100 günlük plan” içinde modern toptancı hallerinin kurulmasının ve ürünün izlenebilirliğinin sağlanmasının da bulunduğunu aktararak, toptancıların “fiyat artışı” ile suçlanmasına rağmen, ortada yapılmış bir şeyin bulunmadığını söyledi.

Yalan söyleyen siyasetçiden Türkiye’ye hayır gelmeyeceğinin altını çizen CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, bu süreçte yumurtanın yüzde 62, tavuğun yüzde 30, sütün yüzde 33, patatesin yüzde 60, soğanın yüzde 83, domatesin yüzde 142, doğalgazın yüzde 31, elektriğin yüzde 45 zamlandığını belirtti.

“Türkiye’nin gerçeğini öğren”

Türkiye’deki asgari ücrette bir artış olmadığını anlatan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

“Asgari ücretli kardeşime sesleniyorum, seni perişan eden, açlığa mahkum eden saraya karşı durmak senin namus borcun. Kendi maaşına yüzde 26 zam, asgari ücrete göreceğiz bakalım ne kadar zam yapacak? Tarım ve Orman Bakanı da enteresan bir bakan. Diyor ki ‘Biraz daha tavuk ve balık eti yersek, aslında Türkiye et olarak kendi kendine yeter’ diyor. Hani Fransız Devrimi sırasında diyorlar ya ‘Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler.’ Tavuğa yüzde 200 zam geldi senin haberin yok mu? Yok haberi. Bunlar bakan falan değiller. Bunlar eski bürokratlar, toplamışlar devşirme, ne derse sen onu tekrar edeceksin papağan gibi. Türkiye’nin gerçeğini öğren kardeşim. Türkiye ateş gibi yanıyor. Evlerde, mutfaklarda yangın var, insanlar geçinemiyor.”

“Bakın konkordato ilanlarına, intiharlara, iflaslara… 100 yıllık firmalar iflas ediyor.” diyen Kılıçdaroğlu, önlem alınmasını istediklerine dikkati çekerek, “Daha henüz krizin başındayız, ortasına da gelmedik. Daha reel sektör krizi görmedi, daha mutfaklara da tam yansımadı. Kışın ne olacağını, ne biteceğini hep beraber göreceğiz.” diye konuştu.

“İnsanlar böbreklerini satmaya başladı”

Konkordatonun “bir dizi iflas” anlamına geldiğine işaret eden Kılıçdaroğlu, Balıkesir’de, Trabzon’da konkordato ilan eden firmaların üreticilere paralarını ödemediğini belirtti.

Güneydoğu’da yanlış politikalar nedeniyle 65 un fabrikasının kapandığını ileri süren Kılıçdaroğlu, “Şimdi insanlar geçinemiyorlar ve böbreklerini satmaya başladılar. Böbrek ticareti var şimdi.” dedi.

Böbreğini satan üç çocuk babası bir kişinin yazdıklarını okuyan Kılıçdaroğlu, şunları ifade etti:

“İnsanlar bu noktaya geldi. Sarayın bundan haberi var mı? Damadın bundan haberi var mı? Niye ‘damat’ diyorum? Kasayı damada teslim etti de onun için. Şu anda her 10 vatandaşımızdan 7’si ‘kriz var’ diyor. Demeyenler, saray ve çevresi, dolarla ihale alanlar, büyük ihaleleri kapatanlar. Onlar için kriz yok ama diğer vatandaşların tamamı krizi doğrudan doğruya yaşıyor. Vatandaş, her kuruşun hesabını yapıyor geçinebilmek için. Eskiden pazara giderdi 50 lirayla pazar çantası dolardı, bugün 50 lirayla pazar çantasının yarısı doluyor. Aileler artık eti gramla almaya başladı. Esnafımız siftah yapmadan kepenk kapatıyor, sattığının yerine yenisini koyamıyor. Esnaf da perişan vaziyette. İnsanın cebinde para olursa daha dik, gururlu yürür.”

Türkiye’de her 10 vatandaştan 7’sinin ekonomik kriz yaşandığını belirttiğini aktaran Kılıçdaroğlu, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının, egemen güçlerden talimat almamak için ekonomiye özel önem verdiklerine işaret etti.

Her konuda zengin kaynaklara sahip Türkiye’nin “basiretsiz yönetimle” yoksullaştırıldığını ve savrulduğunu ileri süren Kılıçdaroğlu, tarımsal ürünlerin birçoğunun ithal edildiğini ve buna yönelik ithalatın devam edeceğini söyledi.

Kaşıkçı cinayeti

Kılıçdaroğlu, gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın 2 Ekim’de öldürüldüğünü ve cesedinin “eritilerek yok edildiğini” öne sürdü.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Kaşıkçı cinayetine ilişkin ses kayıtlarına yönelik açıklamalarını eleştiren Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

“Bunu gazetecilere anlatıyor. Hiçbir gazeteci şu soruyu sormuyor veya ‘Sakın bu konuda sormayın’ deniliyor. Bu ses kayıtlarını önce sen dinledin, cinayeti sen biliyorsun. Sen cinayeti bildiğin halde bu cinayeti işleyenleri niye tutuklamadın, neden gözaltına almadın, neden serbest bıraktın? Üstelik bu katillerin hiçbirisinin öyle diplomatik dokunulmazlığı da yok. Geliyorlar cinayeti işliyorlar, sana bandı da dinletiyorlar. ‘Bütün dünya istihbarat örgütüne bunu attım’ diyorsun. Kim bilmiyor? Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları bilmiyor. Bütün dünya biliyor, TBMM’de 600 milletvekili bilmiyor. Niçin? ‘Devlet sırrını öğrenirler.’ Yeni bir araştırma önergesi vereceğiz, o ses kayıtlarının TBMM’ye gelmesini isteyeceğiz. Türkiye’nin onurunu koruyacağız.”

Türkiye’nin, Kaşıkçı cinayetine ilişkin ses kayıtlarını istihbarat örgütü aracılığıyla Suudi Konsolosluğunu dinleyerek elde ettiğinin açıklandığına dikkati çeken Kılıçdaroğlu, “Dünyaya diyor ki biz sizi de dinliyoruz. Devletin itibarı, saygınlığı bu kadar yerlerde sürünemezdi. Devlet adamı olmak farklıdır, sorumluluk gerektirir, çok konuşmak anlamına gelmez. Kendi ülkesinin çıkarlarını savunmak, kurumlarının da çıkarlarını savunmak demektir.” diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, devlet adamlığının israfa karşı durmayı, kul hakkı yememeyi ve hiçbir çocuğun yatağa aç girmemesini gerektirdiğini de ifade etti.

“İyi ki aramızda Rifat Börekçiler var”

Kemal Kılıçdaroğlu, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün tam 100 yıl önce bugün, 13 Kasım 1918’de İstanbul’daki işgalci güçlere yönelik “Geldikleri gibi giderler’ sözünü hatırlatarak, “Bu, bir vatanseverin yaptığı reddiyedir.” dedi.

Mustafa Kemal ve arkadaşları için “Ankara Fetvası”nı yayımlayan vatansever Rifat Börekçi ve müftü arkadaşlarına yönelik İstanbul Hükümeti’nce idam kararı çıkarıldığını anlatan Kılıçdaroğlu, Kurtuluş Savaşı ve sonrasında Atatürk’ün yanında yer alan Börekçi’nin, ilk Diyanet İşleri Başkanı olarak atandığını anımsattı.

Rifat Börekçi’yi rahmetle anan Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ülkenin bağımsızlığı, özgürlüğü, yetimin, bayrağın hakkı için mücadele ettiler. Bu insanlar, canlarını feda etmekten, gözlerini dahi kırpmadan yollarına devam ettiler. Ama saray, bunlar hakkında idam kararı verdi. Bunlar düşmanı temizlediler, ülkenin bağımsızlığını sağladılar, inancımızı özgürce yaşamaya başladık. İyi ki aramızda Mustafa Kemaller, Rifat Börekçiler var. 98 yıl önce Damat Feritler, Dürizzade Abdullahlar vardı. 98 yıl önce Mustafa Kemaller ve Rifat Börekçiler de vardı. Geldik 98 yıl sonraya. Aynı tablo toplumun önünde. İlk Diyanet İşleri Başkanı Rifat Börekçi, şimdi 18. Diyanet İşleri Başkanı var. Bu Başkan, ‘Keşke Yunan galip gelseydi’ diyen kişinin önüne gidip diz çöküyor.”

Binlerce şehidin kanıyla, acı ve gözyaşıyla kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin minarelerinden özgürce ezan okunduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, “Sen şimdi kalkıyorsun, ‘Keşke Yunan galip gelseydi diyen adamın önünde diz çöküyorsun, bunu kabul etmiyorum.” diye konuştu.

Kılıçdaroğlu’nun bu sözleri üzerine salonda bulunanlar, “Diyanet istifa” şeklinde slogan attı.

“Altında makam araban, üstünde cübben var”

Kılıçdaroğlu, dini inanç ve insan olmanın gereği olarak ölenin arkasından rahmet okunması gerektiğine işaret ederek, şunları kaydetti:

“Ölenin arkasından rahmet okur, hakkımızı helal ederiz. Hepimizin hataları olabilir insan olmanın gereği. Bayrağına, vatanına, inancımıza düşman olan bu kişi, ‘Keşke Yunan galip gelseydi’, ’10 Kasımda 09.05’te kenefe gidin’ diyor. Ve bu kişiyi, Diyanet İşleri Başkanı ziyarete gidiyor 9 Kasım’da. ‘Ziyaret 9 Kasım’da tamamen insani duygularla yapılmıştır’ diyor. Bunun insani duygularla ne ilgisi var? Hadi sen gittin; altında makam araban, üstünde resmi kıyafetin cübben var. Resmi kıyafetle gidiyorsan, Diyaneti temsilen gidiyorsun sen oraya. Sen bunu bilmiyorsan o koltuğu derhal ama derhal terk et. Sana o koltuğu sağlayanlar idamla yargılanabilir. Rifat Börekçi, Mustafa Kemal idamla yargılandı. Sen tarihine ve inancına da ihanet ediyorsun, şehitlere ve gazilere de ihanet ediyorsun. Böyle bir şey olamaz. Aklın almayacağı bir şey. Tarihinden, geleneklerinden, töresinden, şehitlerinden, gazilerinden bu kadar uzak bir kişiyi hayatım boyunca hiç görmedim ve tanımadım.”

Kılıçdaroğlu, Genç İmam Hatipliler Derneği Genel Başkanı Muhammet Samet Akkaya’nın Diyanet İşleri Başkanı Erbaş’ın Mısıroğlu’nu ziyaret etmesine ilişkin açıklamalarından duyduğu memnuniyeti ifade ederek, “Diyanet İşleri Başkanı’na ders verir gibi açıklama yapıyor.” dedi.

“Vatan sevgisi olan, genç bir imam” olarak nitelendirdiği Akkaya’nın açıklamalarının önemini belirten Kılıçdaroğlu, sözlerinin arkasında durduğu sürece Akkaya’nın yanında olacağını ve onu gözlerinden öptüğünü söyledi.

Genç İmam Hatipliler Derneğinin yeminini de okuyan Kılıçdaroğlu, “Bütün bu laflardan sonra o zatın, o koltukta oturmaması lazım. O koltuk, Cumhuriyet tarihine ihanet koltuğu değil, sevginin, saygının, hoşgörünün koltuğudur, 72 millete bir yaklaşma koltuğudur, her inanca ve kimliğe saygı koltuğudur, o koltukta insanlar ayrıştırılmaz, bölüştürülmez, kin ve nefrete sürüklenmez. O nedenle o zatın o koltuğu bir an önce bırakması da benim en büyük arzumdur.” şeklinde konuştu.

Bu arada Kılıçdaroğlu’na, grup toplantısını izleyenler tarafından Uygur Türklerinin durumuna ilişkin raporun yanı sıra çeşitli hediyeler sunuldu.

aa