Dolar 32,3289
Euro 35,0655
Altın 2.299,69
BİST 9.044,96
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 20°C
Açık
İstanbul
20°C
Açık
Cum 23°C
Cts 21°C
Paz 21°C
Pts 23°C

Kılıçdaroğlu: Parti içinde asla kavga istemiyorum

A+
A-

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu: Parti içinde asla kavga istemiyorum

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, “Bugün havaalanında yaşlı bir teyze yanıma geldi. ‘Bütün umudumuz sizsiniz’ dedi. Bu nedenle parti içinde asla kavga istemiyorum.” dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin Seyhan Otel’de düzenlenen Adana İl Kongresi’nde, 100 yıllık Yeni Adana Gazetesi’nin sadece Adana’nın değil, Türkiye’nin onuru ve gururu olduğunu belirtti.

Herkesin gördüğü genel, toplumsal sorunlar bulunduğunu ve 2019’da üç ayrı seçim yapılacağını anımsatan Kılıçdaroğlu, “Bütün yurttaşlardan, vatandaşlardan ortak dileğim, sorunlardan rahatsız ve bu sorunlarını aşılması gerektiğini düşünüyorlarsa, herkes otursun, şapkasını önüne koyup yeniden düşünsün.” diye konuştu.

“Bu sorunlardan Türkiye’yi kim kurtaracak, kim çekip çıkaracak.” diye herkesin oturup düşünmesi gerektiğine işaret eden Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

“Hepimizin oturup düşünmesi lazım. Artık gün bir parti günü değildir. Gün, Türkiye günüdür. Türkiye’nin bekası, geleceğidir. Hepimizin oturup yeniden düşünmesi lazım. Geçmişte vatandaşlarımız A, B partisine oy verebilirler. Ama bugün geldiğimiz nokta bir parti ayrımı noktasını çoktan aştı. Geldiğimiz nokta Türkiye’nin bekası sorunudur. Bu ülkenin işçisinin, çiftçisinin, memurunun, emeklisinin, sanayicisinin, esnafın, sanatkarın düşünmesi lazım, hepimizin oturup düşünmesi lazım. Bir 2002’ye bir 2017’ye baksınlar. O gün iktidara gelenler hangi koşullarda geldiler, şimdi yönetenler hangi koşullarda Türkiye’yi yönetiyorlar. O gün İstanbul’dan gelip, Keçiören’de mütevazi evde oturanlar bugün dünyanın harcamasını yaparak saraylarda oturuyorlar. Her vatandaşın oturup, yeniden düşünmesi gerek. Bu işin sen ben kavgası yoktur. Bu iş bir Türkiye sorunudur.”

Asgari ücret eleştirisi

Açıklanan asgari ücret rakamını da eleştiren Kılıçdaroğlu, değerlendirmelerini şöyle sürdürdü:

“Bin 404 liraydı net ele geçen para bin 603 liraya çıktı. Dedik ki eğer asgari ücret artacaksa 2018’de 2 bin olsun dedik. Net 2 bin lira biz asgari ücretliye verirsek kıt kanaat de olsa bir şekilde geçimini sağlar dedik. Madem yüzde 11 büyüme, yüzde 13 enflasyon var. Bakın üç çocuklu ailenin eline geçecek para bin 709 lira. Şimdi ben Ankara’daki beylerin vicdanına sesleniyorum, bin 709 lira ile siz geçinebiliyor musunuz. Arabaya, uçağa, yediğiniz yemeğe para vermiyorsunuz siz binlerce lira para alıyorsunuz, asgari ücretliye gelince evli üç çocuklu bir aileye bin 709 lira ile geçin diyorsunuz. Bu Ankara’da oturanlarda vicdan yok. Bütün asgari ücretli kardeşlerime sesleniyorum. Senin asgari ücretin bundan 2 yıl önce net bin 500 lira olması lazım dediğim zaman kıyameti kopardılar. Biz onlardan keseceğiz, ağalardan, beylerden keseceğiz, asgari ücretliye net 2 bin lira vereceğiz, sözümüz söz. Biz rantçıya değil, üreticiye destek olacağız. Alın teri kim döküyorsa, kim emeğiyle üretiyorsa ona her türlü desteği vereceğiz. Rantçı kimdir, kim destek veriyor, üretici kimdir kim köstek oluyor. Rantçı oturur masanın başına, dünyanın parası vardır kasasında verir devlete, hükümete verir dünyanın faizini alır. Son 15 yılda yurt dışındaki bir avuç tefeciye ödenen faizin miktarı 146 milyar dolar. Bunu nereden ödediler, sizlerden, fakir fukaradan, ekmek alırken, kefen bezi alırken vergi ödedik. Ama bu beyler, bu beylerin yakınları Türkiye’de vergi ödememek için gittiler bir sterlinlik şirketler kurdular. Sanıyorlar ki biz bunu dile getirmeyeceğiz, görmeyeceğiz.”

“Tüyü bitmemiş yetimin hakkını korumak, savunmak için ne mücadele gerekiyorsa sonuna kadar yapmak bizim boynumuzun borcudur, bunu yapacağız.” diyen Kemal Kılıçdaroğlu, konuşmasına şöyle devam etti:

“Dışarıya 146 milyar dolar faiz peki içeriye 620 milyar dolar, kim aldı bunu çiftçi mi taşeron mu, işsiz mi, esnaf mı, sanayici mi kim aldı, bir avuç rantiyeci, kim verdi bu hükümet. O zaman bu ülkenin işçisi, esnafı, sanayicisi oturup düşünmeli, demeli ki ben su içerken, dolmuşa binerken, kahvede çay içerken, tarlaya giderken dünyanın en pahalı vergisi veriyorum. Hepsini düşünmemiz lazım. Bu ülkenin rantçısına değil, üreticisine destek olmak lazım. Üreticisine destek olursanız herkesin işi gücü olur, yeni fabrikalar kurulur, herkes alnının teriyle kazanır. Faizden şikayet eden bütün vatandaşlara, özellikle muhafazakar kardeşlerime seslenmek istiyorum; faizden, yüksek faizden şikayet ediyorsunuz, en yüksek faizi senin ödediğin vergilerle karşılayan bu hükümete nasıl ben dur diyorsam senin de dur deme vaktin gelmiştir.”

“Kimsenin FETÖ ile mücadele ettiği falan yok”

15 Temmuz darbe girişimine hep beraber karşı çıktıklarını vurgulayan Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Neye karşı çıktık, demokrasiyi yok ettikleri için, silahla demokrasiye karşı çıktıkları için. Vatandaşlarımız şehit oldu. Şehitlerimize de gazilerimize de çok şey borçluyuz. 15 Temmuz darbe girişiminden 5 gün sonra Türkiye farklı bir sürecin içine girdi. 20 Temmuz’da OHAL ilan edildi. Bugün geldiğimiz noktada kimsenin FETÖ ile mücadele ettiği falan yok. Ben muhalifleri nasıl sustururum sürecinde Türkiye. Daha 15 Temmuz’dan bir gün sonra parlamentoda yaptığım konuşmada, devlet, devletin vakarına yakışır şekilde FETÖ terör örgütüyle mücadele edilmesi gerektiğini söyledim. Başta AK Parti’li milletvekilleri hepsi alkışladılar. Bugün geldiğimiz noktada devlet dediğimiz kurum bir kişinin tekeline teslim edilmiş durumdadır. Bugün Türkiye’de hiç kimsenin ama hiç kimsenin can ve mal güvenliği yoktur. Ben bunu söyledim diye kıyameti koparıyorlar. Şunun için söylüyorum; eğer bir ülkede suçluyu hakim değil de siyasi otorite belirlerse o ülkede yargı bağımsızlığı yoktur ve o ülkede de hiç kimsenin can ve mal güvenliği yoktur. İşin özü budur. Dünyanın bütün demokrasilerinde kimin suçlu olup olmadığına siyasi otorite değil, hakim karar verir. 20 Temmuz sonrası artık Türkiye’de kimin suçlu olup olmadığına hakimler değil, önce birileri karar verir. Bu suçludur, bunun hakkında soruşturma açın, fezlekeler düzenleyin diyor. Ben bunları söylediğim zaman bizi suçluyorlar.”

“Sanıyorlar ki onlar bizi suçlayacak Kılıçdaroğlu geri adım atacak, size söz veriyorum, namus sözü veriyorum, 80 milyona söz veriyorum bir milim bile geri adım atmayacağız. Sadece siz değil sizin feriştahınız gelse bir milim geri atmayacağız.” ifadelerini kullanan Kemal Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

“Niye geri adım atmayacağız, bu ülkenin mazlumlarının garibanlarının, arkası olmayanlarının, parası olmayanlarının hakkını, hukukunu, adaletini kim savunacak, açlıktan ölen bebeğin hakkını kim savunacak, sırtında çocuğunun cesediyle onlarca kilometre yol giden babasının hakkını kim savunacak. Ben bunları söyleyince bizi suçluyorlar. Sanıyorlar ki onlar bizi suçladı biz geri atacağız, bir milim gibi geri adım atmayacağız. İnandığımız her yolda sonuna kadar devam edeceğiz. Çünkü bir davanın insanlarıyız, biz demokrasi, hukuktan yana, aştan ve işten ya , kul hakkından, yana, adaletten, hukuktan yana mücadele ediyoruz. Bizim mücadelemiz şahsi değil, aile mücadelesi değil, parti mücadelesi değil, bizim mücadelemiz Türkiye’nin bekası mücadelesidir. Onun için bu ülkenin bütün insanlarına sesleniyorum, kim kendisini nasıl tanımlıyorsa, nerede görüyorsa, ister muhafazakar, ülkücü, İslamcı, ister demokrat, sosyal demokrat, ister liberal nasıl tanımlıyorsa nasıl bayrağımız, vatanımız bir ise demokrasimiz de bir olmalıdır. Demokrasi üzerinde mücadelemiz olmalıdır. Demokrasimizi büyütmeli ve derinleştirmeliyiz. Devasa bir Türkiye’yi bir kişinin iki dudağına teslim edemeyiz. Gece yarısı hakim değiştiriyorlar.”

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, değerlendirmelerini şöyle sürdürdü:

“Benimle ilgili açılan tazminat davalarına gece yarısı değiştiriyorlar başka bir hakim atıyorlar. Sanıyorlar ki oraya bir hakim atadık, Kılıçdaroğlu’nu mahkum edecek, Kılıçdaroğlu çekinecek, bir daha laflar etmeyecek. Ya siz kim oluyorsun da beni korkutmaya cesaret ediyorsunuz, ben sonuna kadar mücadele ederim, sonuna kadar. Sen kim oluyorsun ister hakimini, savcını değiştir ben hakime savcıya değil ben bu ülkenin insanlarına güveniyorum. Ben hakka, hukuka inanıyorum, ben ahlaka inanıyorum.Sen hakim ve savcıyla bizi korkutacağını mı sanıyorsun. Hakiminle, savcınla gel kiminle gelirsen gel çekinmeyiz ve korkmayız. Cesaretin varsa çıkarsın karşıma, medeni cesaretin varsa çık karşıma, çıkamaz cesareti yok. Meydanlarda halka konuşuyorsun gayet güzel, zorla okullardan öğrenci toplatıyorsun, götürüyorsun, seni dinlesinler diye. Biz haktan, hukuktan, adaletten, insandan yanayız. Biz bütün canlıların hakkını, hukukunu savunuyoruz. Biz siyasi görüşü ne olursa olsun her insana saygı gösteririz. Biz demokrasiden, aştan, işten yanayız. Biz her evde tencere kaynasın, hiçbir çocuk yatağa aç girmesin, asgari ücret net 2 bin lira olsun, çiftçi üretsin ondan yanayız.”

Kılıçdaroğlu, kavgadan yana olmadıklarını, siyasette gerginlikten de yana olmadıklarını, uygar insanlar gibi oturup konuşmaktan yana olduklarını, hangisi doğru, hangisi yanlıştır vatandaşın tercihine bırakmaktan yana olduklarını bildirdi.

“Ülke 20 Temmuz darbe sürecini yaşamaktadır”

Kılıçdaroğlu, 20 Temmuz sivil darbe sürecinin yaşandığını belirterek, şöyle devam etti:

“12 Eylül darbesiyle 20 Temmuz sivil darbesi arasında sadece bir fark var. 12 Eylül darbesini yapanların apoletleri vardı, 20 Temmuz’u yapanların apoletleri yok. Aralarında hiçbir fark yok. Bakın Kenan Evren ve arkadaşlarının yaptıklarına bakın Erdoğan ve arkadaşlarının yaptıklarına. Hiçbir fark yok. O dönem sıkıyönetim bildirileri yayınlanırdı, şimdi kanun hükmünde kararnameler. Aralarında hiçbir fark yok. Sıkıyönetim bildirilerine herkes uyardı, Kanun Hükmünde Kararnameler çıkıyor herkes kaygıyla izliyor ne olacak bu memleketin hali diye. Hiç kimse umutsuzluğa kapılmasın. Bu ülkenin dinamik güçleri var, insanları, aydınları var. Biz asla ve asla umutsuzluğa kapılmayacağız, öyle bir hakkımız yok. Mücadele her yerde mücadele edeceğiz. Bedel ödenecek, size sözüm söz gerekirse o bedeli önce ben ödeyeceğim. Bu ülke için, bayrağım için vatanım için gerekirse o mücadeleyi ben yapacağım ben ödeyeceğim. Bedel ödemekten kaçınmayacağız ve çekinmeyeceğiz. Bu ülkenin insanı baskıdan, bıktı. Ağzını bıçak açmıyor. Birisinin dur demesi, konuşması lazım. Biz bir konuşuyoruz onlar 50, 100, bin konuşuyorlar. Sanıyorlar ki biz böyle yaptığımız zaman bu ülkede güveni sağlarız. Siz böyle yaptığınız zaman baskıyı zaten ilan etmiş oluyorsunuz.12 Eylül dönemi de öyleydi. Gazetecileri hapse atıyorsunuz, sivil toplum örgütlerinin yöneticilerini hapse atıyorsunuz, Osman Kavala’nın, Ahmet Şık’ın ne günahı var. Milletvekilleri hapiste. Bir ülkede milletvekili, gazeteci hapisteyse o ülkede demokrasi yoktur. Bir ülkede insanlar cadde, sokakta rahatlıkla gezemiyorsa o ülkede demokrasi yoktur. Kimse bana demokrasiyi anlatmasın. Onu külahıma bile anlatamazlar. Ülke 20 Temmuz darbe sürecini yaşamaktadır. Bu darbe sürecine karşı mücadeleyi de bizler yapacağız, bu ülkenin aydınları yapacak.”

Delege sistemi

Genel Başkan Kılıçdaroğlu, bir CHP’linin çıkıp, “Ben ne olacağım” derse derhal istifa etmesi gerektiğine işaret ederek, böyle insanların partide işinin bulunmadığını vurguladı.

CHP olarak, delege sistemini kaldırmak istediklerini anlatan Kılıçdaroğlu, “Burada Adana milletvekillerimiz var. Önümüzdeki günlerde TBMM’de görüşülecek Siyasi Partiler Yasası’ndaki delege sisteminin kaldırılmasıyla ilgili kanun teklifi vereceğiz. Bugün havaalanında yaşlı bir teyze yanıma geldi. ‘Bütün umudumuz sizsiniz’ dedi. Bu nedenle parti içinde asla kavga istemiyorum. Bu nedenle, herkesin Türkiye’nin sorunlarını azimle, kararlılıkla dile getirdiği bir parti tüzüğü hazırlayacağız ve herkes aynı dili konuşacak. Eğer bir kişi bu partide dava adamı değilse, Türkiye’yi nasıl çağdaş uygarlık seviyesine ulaştırırız diye düşünmüyor, gazi Mustafa Kemal’in bize emrettiği hedefe yönelmiyorsa bu partide işi yok. Bizim sorumluğumuz diğer partilere benzemez. Biz, avukatlık bürolarında kurulmadık. Biz, milli mücadele döneminde, savaş meydanlarında kurulan ve bağımsızlık mücadelesi veren bir partiyiz. Biz Mustafa Kemal’in partisiyiz, o idealin partisiyiz” diye konuştu.

aa