Dolar 32,5841
Euro 35,0183
Altın 2.456,66
BİST 9.760,10
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 18°C
Az Bulutlu
İstanbul
18°C
Az Bulutlu
Cts 16°C
Paz 18°C
Pts 18°C
Sal 18°C

Malazgirt’i Doğru Anlamak…

Bizim “Bağdadiler”in daha İslam Halifesinin, Alparslan’ın amcası Tuğrul Bey’i, 1055’te “Doğunun ve Batının Sultanı” ilan ettiğinden bile haberleri yoktur.

Malazgirt’i Doğru Anlamak…
28/08/2019 09:29 | Son Güncellenme: 28/08/2019 09:30
A+
A-

Malazgirt’i Doğru Anlamak…

Malazgirt’le ilgili çok söz söylendi. Ama hiçbiri zaferin bin yıllık önemini anlatmaya yetmedi. Hatta belki de onu çarpıttı, bazı gerçekleri gölgeledi!..

Bir Ülkücü’nün tarihi okuması nasıl farklıysa, anlaması da öyle farklı olmalıdır.
Mesela şu “Anadolu’nun kapıları” meselesi biraz büyüteç altına alınmalıdır.
Bunun için biraz “Türk kültürü”ne girmek lazımdır.

Türklerdeki “Atlı Göçebe dinamizmi” doğru okunmalı, göçebe Türkmenlerin, meşakkat karşısındaki eşsiz mukavemetinin, İslam Tarihindeki rolü, doğru anlaşılmalıdır.

Bizim “Bağdadiler”in daha İslam Halifesinin, Alparslan’ın amcası Tuğrul Bey’i, 1055’te “Doğunun ve Batının Sultanı” ilan ettiğinden bile haberleri yoktur.

Karşılaştırmalı Tarih, bizde zayıftır.

“Aman ha!.. ‘Türkler farklıdır’ demeyelim; kavmiyetçilik olur” hastalığı, pek çok cemaati, bir uyuz hastalığı gibi sarmıştır.

O yüzden de İslam Tarihi’nin en büyük zaferi olan Malazgirt’le ilgili şu sorular sorulamamıştır:

Neden hiç bir Acem Şahı, Bizans’a karşı zafer kazansa bile soluğu Üsküdar’da almayı ve ardından İznik’te otağ kurmayı başaramamıştır?

Çünkü O’nun, İran’dan fazla uzaklaşırsa kaybedeceği ihtişamlı bir sarayı vardır!

Peki, neden 26 Ağustos 1071 akşamı Malazgirt sırtlarında Allah’a dua eden bir Türkmen, üç ay sonra Sakarya nehrinde atını sularken dönüp arkasına bile bakmamıştır?

Çünkü Türkmen’in geride bıraktığı bir kerpiç damı bile yoktur!

Selçukluların, Türklere en çok vatan kazandıran hanedan olmasının sebebi işte budur:
“Atlı göçebe Türk dinamizmi…”

Allah, Türkleri adeta, inandıkları değerler uğruna fetih yapsın diye yaratmıştır.

Bunun İslam dünyası için ne kadar büyük bir nimet olduğu, bugün bile tam olarak anlaşılamamıştır.

Selçukluların Türklere vatan yaptığı topraklar: “Horasan, Kuzey ve Güney Azerbaycan, Musul-Kerkük, Halep ve Anadolu”dur.

Osmanlıların daha hacimli gibi görünen fetihlerinden bize yurt olarak kalan topraklar ise Marmara’nın kuzeyi ve Trakya’dır.

Bu büyük milli hasıla farkının nedeni, Türklerin 1071’de dinamik, yani atlı-göçebe, Osmanlı asırlarında ise artık çoğunlukla statik, yani yerleşik olmalarıdır.

26 Ağustos 1071’in hikâyesi aslında biraz uzundur.

Anadolu’ya yönelik ilk Türkmen akınları, 1017’de Alparslan dünyaya gelmeden 10 yıl önce başlamıştır.

1048 Pasinler Zaferinden sonra Bizans’la yapılan anlaşmanın şartlarından biri, İstanbul’daki Emevî camiinin ibadete açılması ve üzerine Selçuklu sembollerinin konulmasıdır.

Yani Türkmenler “göçebe”dir; ama “bedevi” değildir! Hukuka ve diplomasiye Bizans’tan daha yatkındır.

Bizans, anlaşma şartlarına uymayınca akınlar yeniden başlamıştır.

1071’e kadar yapılan kuvvetli akınlarla kaleler tahrip edilmiş; Bizans’ın kalbine giden yollar açılmıştır.

26 Ağustos 1071’de yenilen kuvvet, Bizans’ın, bu akınlara son vermek için topladığı merkez ordusudur.

İmparator, bu orduyla Selçuklu başkentine doğru gelirken, Malazgirt’te darmadağın olunca Anadolu’yu savunacak ciddi bir direnç kalmamıştır.

Atlı Göçebe Türkmenler 1072’de Anadolu’da beylikler, 1075’te yeni bir Selçuklu devleti kurmuşlar, 1081’de İzmir’de 40 parçalık donanma sahibi olmuşlardır.

Böylece 2,5 milyona kadar düşmüş olan Anadolu nüfusu, yüz yıl içinde 6 milyona çıkarak, yeniden bir uygarlık beşiği olmuştur.
Bu uygarlık, Osmanlı Medeniyetidir.

“Atlı göçebe Türk dinamizminin” Malazgirt Zaferi’nin “vatan yapan savaş” olmasındaki rolü bugüne kadar doğru anlaşılamamıştır!

Anadolu’nun, bir ev veya çiftlik gibi “kapı”yla birlikte anılmasının, zaferdeki hükümdar faktörünü artıran, milletin meziyetlerini göz ardı eden “sultani bir güzelleme” olup olmadığı tartışılmalıdır.

Bu “kapı” işinin “Mavi Anadolucular” tarafından uydurulmuş bir “içerden kilitleme” numarası olup olmadığı da ayrıca araştırılmalıdır.

Hitit Geyiğinin ardından giden Anadolucuların, “Turan”a karşı olan tarihi kavgası unutulmamalıdır.

Demir dağı, 90 manda derisinden yapılmış körükle eritip Ergenekon’dan çıkan bir milletin evlatlarına…

Çin seddini 23 kere aşıp, Çin’i vergiye bağlayan Bilge Kağan’ın torunlarına, Muş ovasını “kapı” diye göstermek hüner değildir.

26 Ağustos 1071’i “büyük zafer” yapan, kapının kilidi veya bahçenin çiti değil; Türk’ün eşsiz dinamizmidir.

KUTLU OLSUN…

Şükrü Alnıaçık