Dolar 32,5203
Euro 34,9397
Altın 2.439,68
BİST 9.716,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 20°C
Az Bulutlu
İstanbul
20°C
Az Bulutlu
Cum 19°C
Cts 16°C
Paz 17°C
Pts 18°C

Maşallah her şeyi biliyor!

29/12/2014 01:25 | Son Güncellenme: 14/05/2019 04:28
A+
A-

Bir varmış bir yokmuş, zamanın behrinde ülkenin birinde her şeyi bilen bir padişah varmış. O kadar bilgiliymiş ki, canı sıkıldıkça bilgisine(!) dayanarak ortaya bir iddia atarmış. Attığı bu savlar sonrasında çaresiz kalan değme ilim adamlarına dahi nal toplatırmış.

 

İşin ilginci bu zat-ı muhterem şehzadeliği sırasında kendisini eğitecek Lala’lardan ve devrin mekteplerinden hep uzak durmuş. Bazen top oynamış, bazen orada burada gezip tozmuş.

 

Amma velakin az önce de söylediğimiz gibi her konuda yetkin, her konuda bilgili…

 

Kimi zaman Amerika’yı canının istediğine keşfettirir. Kimi zaman alfabeyi dil ile karıştırıp; “kindar” yetiştirilmenin ve bunun neticesinde oluşan kindar duyguların esiri olarak “isteseniz de öğreneceksiniz, istemeseniz de öğreneceksiniz” diye dayatır.

 

Kimi zaman ki, bundan iki yıl önce yani 2012 yılında Anayasanın Dili Sempozyumu’ndaki konuşmasında, “Zaman zaman söyleniyor; ‘Türkçe ile felsefe yapılmaz’ deniyor. ‘Türkçeyle bilim yapılmaz, bilim dili kurulmaz’ deniyor. Bunların tamamı ırkçılık kokan açıklamalardır aslında. Irkçılık ihtiva eden bir düşünüştür.” dediğini unutup..!

 

“Bizim son derece bilim yapmaya müsait bir dilimiz varken bir gece yattık kalktık o dilimiz yok. Şimdi yabancı dillerle bilim öğreten bir ülke durumundayız. Binlerce kelime ve kavram unutuldu, sözlüklerden çıkarıldı. Dil yapısı törpülendi. Türkçenin mevcut kelime haznesiyle felsefe yapamazsınız Osmanlıca, İngilizce, Fransızca, Almanca kelimelere başvuracaksınız. Bunları aşmak zorundayız, bu sorunlar devlet eliyle değil bilim insanları eliyle aşılacaktır. Onların yetiştireceği talebeler bilim ahlakına sahip bir toplum inşa edecek.” deyiverir. Yani kısaca “Türkçe felsefe dili olmaz” diyerek kestirip atar.

 

Efendim en tepeye çıkmak, en tepede olmak her şeyi bilmek veya her konuda fikir yürütmek anlamına gelmemektedir. En azından bizim için böyledir..

 

Buradan hareketle şu birkaç kelamı vazetmek artık şart oldu.

 

Geçtiğimiz Ağustos ayına kadar süregelen bir gelenek ve uygulama bu tarihten sonra tamamen değişmiştir. Tıpkı 2002’den beri her şeyin aşama aşama değiştirilip, bazı önemli değerlerin yerle yeksan edildiği gibi. Şunu demek istiyorum. Devletin en üst makamına getirilen kişinin yansız olması, bir siyasi kişilik gibi hareket etmemesi gerekirken; 10 Ağustos’ta yapılan seçim sonrasında bu makama seçilen kişinin bu kurallara riayet etmediği net olarak gözler önündedir.

 

Ne olursa olsun bu ülkede bir anayasa var. Beğenin, beğenmeyin kanunları, kuralları var. Eğer siz “ben bunlara uymam” derseniz veya mevcut kuralları kafanıza göre eğip bükerek kendinize yol açarsanız; açıkçası kuralsızlığın ilk adımını siz atmış olursunuz..

 

Nitekim, bir siyasi parti lideri gibi açılış, sempozyum vs. benzeri çeşitli etkinliklerde fırsatlar yaratarak, mikrofonu hiç elinizden bırakmazsanız.. Hele hele devletin bütün imkanlarını sınırsız bir şekilde kullanarak çıktığınız kürsülerde “12 yıllık Başbakanlığım döneminde şunu yaptık, bunu yaptık” diye söze başlayıp, resmen içinden çıktığınız partinin propagandasını aleni yaparsanız.

 

Kusura bakmayın amma eleştirilirsiniz!

 

Bu bağlamda da, yapılan bu eleştirilerin hedefi Türk devlet geleneğinde özenle korunmuş olan O yüksek makama değil, bizzat şahsınıza olur…

 

Yeni bir yazımızda buluşmak üzere esen kalınız…

 

Not: Kendisini rahmet ve dualarla andığımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, altı yüz yıl sonra yıkılan imparatorluğun külleri arasından; yeni bir Cumhuriyet kurmasının önemli aşamalarından biri olan Başkent Ankara’ya gelişinin (27 Aralık 1919) 95’inci yıldönümü kutlu olsun