Dolar 32,5004
Euro 34,6901
Altın 2.496,45
BİST 9.693,46
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 19°C
Parçalı Bulutlu
İstanbul
19°C
Parçalı Bulutlu
Paz 20°C
Pts 22°C
Sal 24°C
Çar 22°C

MHP’LI BÜYÜKATAMAN: PKK’NIN TOPARLANMASINA, GÖZ YUMULUYOR

MHP’LI BÜYÜKATAMAN: PKK’NIN TOPARLANMASINA, GÖZ YUMULUYOR
02/05/2014 07:32
A+
A-

MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman, “Sözde açılım projesi” ile ilgili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına bulundukları suç duyurusuna takipsizlik kararı verilmesine tepki gösterdi. Şikayeti MHP’nin yapmasına rağmen, kararın kendilerine tebliğ edilmediğini ifade eden Büyükataman çözüm süreci dahilinde atılan tüm adımların, tüm girişimlerin ve tüm tekliflerin gayri hukuki ve gayri meşru olduğunun altını çizdi. Büyükataman, süreçte PKK’nın toparlanmasına, militan açığını takviye etmesine göz yumulduğunu savundu.

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Sekreteri İsmet Büyükataman, “Sözde açılım projesi ile ilgili suç duyurusuna takipsizlik kararı verilmesine tepki gösterdi.

Açıklamasında 14 Mayıs 2013 tarihinde, 63 sözde akil insanlar heyeti hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunduklarını anımsatan, MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman Başvuruya ilişkin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca ” kovuşturma yapılmasına yer olmadığına ” dair karar verildiğini öğrendiklerini söyledi.

Savcılığın aldığı, kovuşturma yapılmasına yer olmadığına” dair kararının, şik‰yeti yapanın Milliyetçi Hareket Partisi olmasına rağmen partilerine tebliğ edilemediği belirten, Büyükataman şik‰yet edilenlere, Ceza Muhakemesi Kanununa aykırı olarak şüpheli sıfatının verilmemiş olmasını da eleştirdi.

“TÜRKİYE ADIM ADIM UÇURUMA SÜRÜKLENİYOR”

Çözüm süreci d‰hilinde atılan tüm adımlar, tüm girişimler ve tüm teklifler gayri hukuki ve gayri meşru olduğunu belirten Büyükataman açıklamalarını şöyle sürdürdü:

“5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 39. maddesi; suçun işlenmesine yardım eden kişiye yönelik uygulanacak müeyyideleri konu etmektedir.

Aynı Kanunun 257. maddesi görevi kötüye kullanmayı düzenlemekte ve görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme gösterenlerle ilgili yaptırımları kapsamına almaktadır.

Keza aynı Kanunun 279. maddesi ise; kamu adına soruşturma ve kovuşturmayı gerektiren bir suçun işlendiğini göreviyle bağlantılı olarak öğrenip de yetkili makamlara bildirimde bulunmayı ihmal eden veya bu hususta gecikme gösterenlerin sorumluluklarını ihtiva etmektedir.

Bunun yanında, mezkur Kanunun 283. maddesi suçluyu kayıranlarla, 284. maddesi tutuklu, hükümlü ve suç delillerini bildirmeme suçlarını düzenlemektedir.

Diğer taraftan Anayasa’nın 6. maddesinde, hiçbir kimse veya organın kaynağını Anayasa’dan almayan bir devlet yetkisini kullanamayacağı belirtilmişken, 137. maddesinde konusu suç teşkil eden emirlerin hiçbir surette yerine getirilemeyeceği vurgulanmıştır.

Bu itibarla, bugünkü ortamda çözüm süreci dahilinde atılan tüm adımlar, tüm girişimler ve tüm teklifler gayri hukuki ve gayri meşrudur.

AKP iktidarı, terörist başının tehdit unsuru olarak kullandığı sözde ordusunun muhabere bölüğü olma vazifesini üstlenerek İmralı Adası ve Kandil Dağı’nda konuşlanmış olan terör belasının kablosuz bağlantısı olmuştur. Bu bölüğün alt birimleri olmak vazifesi diğer bütün kabine üyeleri arasında bölüştürülürken, Başbakan Erdoğan ise teröristbaşının yaralarının ilacı, dertlerinin ortağı ve mektuplarının arkadaşı olmak görevini üstlenmiştir. AKP iktidarı döneminde bölücübaşı, esaretten efendiliğe, ülke, h‰kimiyetten teslimiyete getirilmiştir.

İktidar sahipleri, kimi zaman demokratik açılım, kimi zaman milli birlik ve kardeşlik, kimi zaman da çözüm süreci mahlaslı zehirli projelerle bölücülüğe siyasi ve hukuki meşruiyet aramaya devam etmektedir.

Mill” ve üniter nitelikli Türkiye Cumhuriyeti Devleti; sözde ” demokratikleşme, özgürleşme, barış, süreç, çok kültürlülük, alt kimliklerin tanınması, siyasi statü talepleri ” gibi kavramlarla parçalanmanın eşiğindedir.

Türk milletinin ” bölücübaşı, bebek katili, İmralı canisi ” gibi sözlerle andığı; adını ve soyadını dahi söylemeye tiksindiği hain, iktidar tarafından bir şahsiyet h‰line getirilmiştir.

AKP iktidarı, el ele tutuştuğu kanlı örgütün bölücübaşı ve militanlarıyla birlikte Türkiye’yi adım adım ayrışma uçurumuna sürüklemektedir. Hatırlanacağı üzere bölücübaşı Öcalan’ın üç talebi olmuştu. Bu talepler ” Yasal zemin, statü, hakem ” şeklinde özetlenmişti.

Şimdi de Bölücübaşı Öcalan ” Çok zorlanmama rağmen süreci bugüne taşımaktan pişman değilim. ” demektedir. Aslında bahsettiği, süreç süprüntüsü değil, satır aralarında yandaşlarına;” Bakın ben bu yaptıklarımdan, katlettiğim insanlardan pişman değilim, AKP iktidarı da bunu biliyor ve göz yumuyor “demektedir. Bölücübaşı bir tarafta AKP’ye siyasi danışmanlık yaparken, diğer tarafta bölücü unsurları tanzim etmekte, parti açma, kapama, birleştirme emirleri vermektedir.

” KARAKOLLAR TACİZ ATEŞİ ALTINDA ”

Suç duyurumuza esas teşkil eden konuların, terörle mücadele ve terörü bitirmek amacıyla yapılan siyasi faaliyetler olduğu ve isnat edilen suçların unsurlarının oluşmadığı vurgulanmaktadır.

Ne hazindir ki, daha birkaç gün önce bölücübaşının ” pişman değilim ” açıklamasından birkaç saat sonra Bingöl – Diyarbakır Karayolu’nu trafiğe kapatarak kimlik kontrolü yapan PKK’lı bir grup, 2 askerimizi kaçırmış; 9 askerimizi de yaralamıştır. “Tabut gelmiyor, analar ağlamıyor, çatışma olmuyor, barış kazanıyor, çözüm ilerliyor” propagandasıyla kanlı terör örgütü PKK’nın toparlanmasına, militan açığını takviye etmesine göz yumulmuştur.

PKK’lı teröristler tarafından yollar kesilmekte, vergi adı altında haraç toplanmakta, kimlik kontrolleri yapılmakta, insan kaçırılmakta, baskınlar düzenlenmekte, karakollar taciz ateşi altında tutulmaktadır.

Suç unsurunun oluşması için daha ne olmalıdır? Ülkemizin bir bölümünde ayrı bayrak ve tel örgülerle belirlenmiş sınırlar mı oluşmalı, yoksa binlerce askerimiz daha mı şehit olmalıdır?

Geçtiğimiz günlerde Başbakan’ın bir önceki Adalet Bakanına verdiği talimatlar ile şimdiki İçişleri Bakanının müsteşarken yargıya nasıl müdahale ettikleri açık şekilde ortaya çıkmıştı. Başbakan’ın yargıya bakışı herkesin malumudur. Twitter ve HSYK kararları için “Saygı duymuyorum” diyen Başbakan Erdoğan ile elbette aynı düşünmüyoruz, biz mahkemenin kararına saygı duyuyoruz ancak kimse unutmasın ki; ” mahkeme kadıya mülk değildir. ”

Şayet verilen kararlarda siyasi bir baskı unsuru oluşmuşsa, bunun da hesabı günü geldiğinde yine adil Türk yargısı tarafından sorulacaktır.”