Dolar 32,4550
Euro 34,8072
Altın 2.447,60
BİST 9.890,38
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 18°C
Az Bulutlu
İstanbul
18°C
Az Bulutlu
Cts 16°C
Paz 18°C
Pts 18°C
Sal 18°C

MHP’LI YALÇIN: ERDOĞAN HÜKÜMETININ ZEVALI YAKINDIR

MHP’LI YALÇIN: ERDOĞAN HÜKÜMETININ ZEVALI YAKINDIR
07/06/2013 14:26
A+
A-

MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, “Başbakan Erdoğan’ın gösterdiği şiddetli tepki; AKP liderinin anti demokratlığını, sahte barış havariliğini; tahammülsüz, hoşgörüsüz ve sevgisiz bir siyasetçi olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. Artık bu iktidar siyasi ömrünü tamamlamış, miadını doldurmuştur. Bunun içindir ki Erdoğan hükümetinin zevali yakındır” dedi

MHP Genel Başkan Yardımcısı, Gaziantep Milletvekili E. Semih Yalçın, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’ye döner dönmez yaptığı açıklamaları eleştirerek, “Erdoğan, Türkiye’deki siyasi tansiyonu düşürme, sis ve şüphe bulutlarını dağıtma gayreti güden tek cümle kurmadığı gibi, aksine kamplaşmayı, cepheleşmeyi körükleyecek bir meydan okuma sergilemiştir. Nush ile uslanmayanı halk tekdir edecek, geldiği yere yollayacaktır” dedi.

Yalçın yaptığı yazılı basın açıklamasında şunları kaydetti:

“Gezi Parkı eylemlerinin çığırından çıkması üzerine MHP’nin takındığı itidalli tutumun bazı sorumsuz çevrelerce eleştirildiği görülmektedir. MHP’nin neden eylemcilerin yanında yer almadığını sorgulayan malum çevrelerce, baskıcı ve anti demokrat AKP iktidarının iş başından gitmesi için sokak hareketlerinin genişletilmesi görüşü savunulmaktadır.

Hatırlanacağı üzere AKP hükümetinin anti demokrat uygulamalarına, Başbakan Erdoğan’ın hoşgörüsüz tutumuna ve tek adamlık heveslerine karşı en sert eleştiriler MHP’den gelmiştir. AKP iktidarının barış süreci adı altında başlattığı ayrılıkçı girişimlerin, ülkemizi hakiki barışa götürmediği, Türkiye’nin bölgesinde istikrar abidesi ve güven veren bir ülke olmaktan çıkarılıp terör ithal eden bir Orta Doğu ülkesi hâline getirildiği defalarca anlatılmıştır. AKP’nin erkler dengesinin devamına, özel hayata, devlet kurumlarının işleyişine müdahalesi sonucunda sistemin çivilerinin çıkarıldığı; iktidar partisinin, Türk milletinin egemenliğini ortadan kaldıracak rejim değişikliğine yeltendiği defalarca dile getirilmiştir.

Hâl böyle iken, MHP hiçbir zaman gayri meşru ve yasa dışı yöntemlere başvurmamış, haklı tezlerini milletle paylaşmak için parlamenter demokratik sistemin gereklerine saygılı teşebbüslerde bulunmuştur. MHP’nin Millî Değerleri Koru ve Yaşat teması altında Bursa’daki Kuruluş Mitingiyle başlattığı demokratik direniş hareketi, AKP iktidarının politikalarına karşı, halkın tepkilerini ortaya koyması bakımından bir milat olmuştur. Türk bayrağını kapan, bu mitinglere koşmuş, MHP’nin açık hava toplantılarıyla uyandırdığı direniş ruhu, dalga dalga bütün Türkiye’ye yayılmıştır. Böylece diktacı AKP iktidarına karşı milletimizin sesini cesaretle yükseltebileceği ispatlanmıştır.

Daha sonraki İzmir ve Adana mitinglerinde toplanan mahşerî kalabalıklar, meselenin bir parti mitinginden öteye geçtiğini ve AKP iktidarına karşı biriken tepkilerin öfke seline dönüştüğünü göstermiştir. Milletimiz, AKP’nin baskıcı zihniyetine karşı demokratik direniş ruhunu, maşeri vicdanı ve Hakk’ın sesini MHP’nin temsil ettiğini görerek cesaret kazanmıştır. MHP mitinglerinde milyonlarca insanın meydanlara toplanması, iktidarın özel hayatlara müdahalesine, hürriyetlerin ve yasal hakların kısıtlanmasına, baskı ve cebrine karşı en tutarlı cevabı partimizin politikalarında bulmalarındandır.

Gezi Parkı’ndaki ağaçların kesilmesi ve yerine AVM yapılması kararına karşı vatandaşların yaptığı eylem de, AKP’nin dediğim dedik ve halkı hiçe sayan tavrına dur deme kararının bir başka tezahürü olarak başlamıştır. Apolitik ve ayyaşlar kitlesinden ibaret zannedilen insanlarımızın, memleketin durumuna ve AKP’nin dayatmalarına bigâne kalmayacağı anlaşılmıştır. Ancak daha sonra; çeşitli görüşlerden, sanat çevrelerinden, farklı spor takımlarının taraftarları dâhil, muhtelif kesimlerden insanların bir araya gelerek koydukları eylemi manipüle etmek için karanlık eller derhal harekete geçmişlerdir. Arap Baharı adı altında bölgede başlatılan, Türk ve İslam dünyasını parçalamayı hedefleyen küresel planların mikrobunu Türkiye’ye sıçratmak ve sözde Türk Baharı başlatmak isteyen taşeronlar tarafından bu eylemler bir fırsat olarak değerlendirilmiştir. Taksim’i Tahrir’e çevirmek isteyenler tarafından tepkiler kışkırtılarak sokağa taşırılmış, eylemlere kavga ve kan bulaştırılmıştır.

Bu arada Amerikan sözcülerinin Gezi Parkı olayları dolayısıyla yaptığı açıklamalar, Amerikan yönetiminin Türkiye’ye yönelik operasyonlarının bir parçasıdır. Vaşington’un, Türkiye’de demokrasinin gelişmesi veya AKP’nin iktidardan uzaklaştırılması gibi bir derdi yoktur; hedef, uydu devlet muamelesini reva gördükleri Türkiye’nin ensesinde boza pişirmek, taşeronları vasıtasıyla kontrol altında ve elde tutmaktır.

Sonuçta iktidarın her alanda giderek artan baskılarına karşı, halkın demokratik haklarını Gezi Parkı’nda kullanmasıyla başlayan bir hareket, provoke edilerek rayından çıkarılmıştır. Başlangıçta haklı gerekçelerle başlıyor gibi görünen eylemler, kargaşa çıkarmak isteyen yabancı istihbarat elemanlarının ve terör örgütü mensuplarının tahrikiyle kanunsuz eylemlere dönüşmüştür.

Şüphesiz, polisin orantısız güç kullanması, biber gazını, gaz bombalarını, copu ve tazyikli suyu bir silah gibi kendi vatandaşlarının üzerinde tatbik etmesi, AKP iktidarının diktacı anlayışının ürünüdür. İzmir’de eli sopalı AKP yanlılarının halka saldırıda bulunması ise yandaşlığın çirkin yüzünü göstermiştir.

Buna mukabil MHP; olaylar karşısında sağduyunun ve itidalin sesi olmuş, AKP’nin, demokrasi içinde kalarak iktidardan gönderilmesinden yana tavır koymuştur. Geçmişin acı tecrübeleri, sokak hareketlerinin kontrolden çıktığında bir kardeş kavgasına, iç savaşa varabileceğini ortaya koyan örneklerle doludur. Tunceli, Hatay ve Adana gibi hassas sosyal dengelere sahip kentlerimiz başta olmak üzere birçok ilde çıkan hadiselerin boyutu, MHP’nin haklı endişelerini ortaya koymaktadır. Bir kıvılcımın Türkiye’yi yangın yerine çevirebileceği, geri dönülmesi zor bir kaosa yol açabileceği unutulmamalıdır.

İşte MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’yi Gezi Parkı eylemlerinin sonrasında titiz davranmaya iten, partisini ve mensuplarını olaylardan uzak durmaya çağıran sağduyulu tavrın arkasında, bu düşündürücü tablo yatmaktadır. MHP’yi sokakta görmedikleri için eleştirenler, olayların meydana geliş sebeplerini iyi irdeledikleri takdirde, partimizin gerginliği ve çatışma ortamını körüklememek için fevkalade sorumlu davrandığını göreceklerdir.

Buna rağmen, Vatan gazetesi yazarlarından Ruhat Mengi, dünkü yazısında, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin büyük bir sorumluluk örneği içeren açıklamalarını kâbustan farksız olarak nitelendirmiştir. Bir türlü içinden atamadığı MHP düşmanlığını akıl dışı ifadelerle ortaya koyan Ruhat Mengi’nin MHP lideri Sayın Bahçeli’ye yönelik “şaşırdı” değerlendirmesi ise son derece yakışıksız ve seviyesizdir. Türkiye’nin gerçeklerinden ve olan bitenden habersiz, fildişi kuleden partimizi taşlayan Ruhat Mengi’ye tavsiyemiz, kendine başka bir iş aramasıdır.

Müzmin MHP düşmanlarından ve bir başka sorumsuz gazeteci Nagehan Alçı da, dünkü Milliyet gazetesinde yer alan yazısında, partimize akla zarar iftiralarda bulunmuştur. Polisin, hükümetin emriyle göstericilere şiddet uygulamasının arkasında MHP parmağı arayan Nagehan Alçı’nın isnatları, bozgunculuk ve kötü niyet içermektedir.

İzan ve insaf dışı değerlendirmelerle MHP’yi karalayarak mesleklerini kirleten bu yazarların kamu vicdanını yaralayan beyanları, güneşi balçıkla sıvamayacağı gibi, kendi kötü niyetlerini ele vermekten öte geçmeyecektir.

Bilinmelidir ki bu vahim tablonun sorumlusu MHP değil, şiddete uğrayan vatandaşlarımızdan özür dilemekte geç kalan hükümettir. Hoşgörülü ve soğukkanlı davranarak kalabalıkları sakinleştirmek yerine, Gezi Parkı’nda toplananlara “bir avuç çapulcu” diyerek onları tahrik eden Başbakandır. Başbakan Erdoğan, sokaklarda çatışmalar olurken, ülkede bir kanlı iç savaşın provaları yapılırken, yurt dışında vakit geçirmiş, sosyal patlama ihtimalini görmezden gelmiştir.

Başbakan Erdoğan, geç saatlerde yurda döndükten sonra, kendisini karşılayan partililere hitaben yaptığı konuşmada da oldukça sert bir üslup kullanmıştır. Tayyip Erdoğan Türkiye’ye dönmüş, ancak ayağı yere basmamıştır; Türkiye’nin içinden geçtiği tehlikeli süreci görmezden gelen hamaset dolu konuşması, yaşananlardan ders çıkarmadığını göstermektedir. Erdoğan, Türkiye’deki siyasi tansiyonu düşürme, sis ve şüphe bulutlarını dağıtma gayreti güden tek cümle kurmadığı gibi, aksine kamplaşmayı, cepheleşmeyi körükleyecek bir meydan okuma sergilemiştir. Kurmaylarınca önüne konan bilgileri de kalabalıkları yatıştırmak için değil, partisinin tabanına mesaj vermek için kullandığı dikkati çekmiştir. Maalesef Başbakan Erdoğan’ın tutumu eski hamam, eski tastır. Şişkin egosu ve alçakgönüllülükten mahrum oluşu, geri adım atmasına izin vermemiştir. Son günlerde sıkça kullandığı “azgın, vandal” gibi ifade ve deyimler, Başbakan’ın farklı seslere kulaklarını tıkadığının, kendisi gibi düşünmeyenlere dikleşmekten ve onlarla inatlaşmaktan vazgeçmediğinin delilidir. Başbakan Erdoğan’ın bu iflah olmaz tavrı, Türkiye’yi daha fazla gergin ve kavga dolu günlerin beklediğinin, kutuplaşma tehdidinin büyüyerek süreceğinin habercisidir.

Başbakan Erdoğan’ın gösterdiği şiddetli tepki; AKP liderinin anti demokratlığını, sahte barış havariliğini; tahammülsüz, hoşgörüsüz ve sevgisiz bir siyasetçi olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. Artık bu iktidar siyasi ömrünü tamamlamış, miadını doldurmuştur. Bunun içindir ki Erdoğan hükümetinin zevali yakındır. Nush ile uslanmayanı halk tekdir edecek, geldiği yere yollayacaktır. Ancak iktidarı göndermenin yolu, sokaklarda değil, meydanlarda ve sandıkta aranmalıdır. Demokrasi elbette sandıktan, seçimlerden ibaret değildir. Dolayısıyla demokratik tepki eylemleri, meydanlarda ve meşru zeminlerde yapılmalı, pusuda bekleyen küresel güçlere ve bölücü mihraklara fırsat verilmemelidir.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.”