“Onlar Cennet ve Cehennem Olmasa da Allah’a İbdet Ederler”
Bir Müslüman Allah’ın gazabına uğramamak ve cehennem azabından kurtulmak için yaratıcısına ibadet eder. Bu amaçla ibadet etmek câizdir. Genellikle halk, bu maksatla ibadet eder. Cennete girmek ve oradaki nimetlerden yararlanmak için Allah’a ibadet ise öncekine göre bir derece daha üstündür. Fakat sırf Allah’ın emrine uymak ve rızâsını kazanmak için Allah’a ibadet etmek daha üstün bir mertebedir. Bu ibadet sevgi temeline dayanır. Sevenin sevgilisine itaat etmesi türünden bir boyun eğme ve emredileni gönül hoşluğu ile yerine getirme halidir. Peygamberlerin, sağ iken cennetle müjdelenen on sahâbenin, velîlerin ve âriflerin ibadetleri böyledir.
Râbia el-Adeviyye’nin dediği gibi onlar cehennem ve cennet olmasa da Allah’a ibadet eder, ona itaati canlarına minnet bilirler. Nitekim bu konudaki hadislerden birinde, “Suhayb, Allah’ın ne hoş bir kuludur ki ondan korkusu olmasa bile günah işlemez”, diğerinde, “Ebû Huzeyfe’nin âzatlası Sâlim, Allah’a âşık olduğundan O’ndan korkmasa bile günah işlemez” (Aclûnî, Keşfü’l-hafâ, II, 323) buyurulmuştur.
İbi Sirin hazretleri: “Bana iki rekât namazı mı yoksa cenneti mi tercih edersin deseler. Ben namazı tercih ederim. Çünkü Namazda Allah rızası, cennette ise nefsimin arzusu vardır” buyurmuştur.
Bu konuda Mevlâna hazretleri şöyle der: Kulluk sadece cesetle değil, gönülle ibadet etmektir. (Mesnevi 3171. beyt)
M.Günay SIDDIKOĞLU