Dolar 32,5655
Euro 34,7624
Altın 2.488,33
BİST 9.524,59
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 16°C
Az Bulutlu
İstanbul
16°C
Az Bulutlu
Cum 15°C
Cts 20°C
Paz 21°C
Pts 20°C

PAPA İLE FARKLI DÜŞÜNMEYENLER KİME HİZMET EDER?

PAPA İLE FARKLI DÜŞÜNMEYENLER KİME HİZMET EDER?
21/04/2015 14:01
A+
A-

Kasım ayında ülkemize gelmeden önce Papa, yaklaşık 1000 yıldır ayrı halde bulunan ve mazisi birbirine düşmanlıkla geçmiş olan Katolik ve Ortodoks kiliselerini birleştirmeye yönelik bazı çağrılarda bulunmuştu.

Bu çağrısını Fener Rum Patrikhanesi ile verdiği ortak görüntü ile pekiştirmek isteyen Vatikan için yeni yüzyıla dair belki de en önemli çabaların başında bu hesap geliyor.

Papa’nın, ülkemizi ziyareti öncesinde bu amaçlarını açıklamakta bir beis görmediği beyanatlarında İstanbul’dan “Konstantin” ve Fener Rum Patrikhanesi’nden ise “Ekümenik” olarak bahsetmişti. Papa’nın bu tanımları kullanması; bir yandan Türkiye Cumhuriyeti’nin üniter devlet yapısına saygı duymamayı, diğer yandan ise 561 yıl önce tarihe gömülmüş olan Bizans’ı (Doğu Roma) yeniden hortlatmayı amaçlamayı işaret ediyordu.

Ülkemiz açısından kabul edilemez olan bu duruma karşılık, ziyaretinde Kaç-AK sarayın “ilk konuğu” olarak Papa ağırlanmış, yani diğer bir çağrışımla Kaç-AK sarayın açılışı Papa ile yapılmış ve ziyareti öncesinde kendisine mektup yazan Recep Tayyip Erdoğan tarafından “Kutsiyetpenahları” şeklinde olağan üstü seviyedeki övgü dolu ifadelerle anılmıştı.

“Ekümeniklik” iddiasıyla Türkiye’nin üniter yapısına açıkça kast etme cüretinde bulunan Fener Rum Patrikhanesi ile Vatikan’ın İstanbul’da “ortak ayin” yapılmasının dini vecibelerden öte siyasi bir amaç taşıdığını göremeyenler, görse de sesini çıkarmayanlar (Recep Tayyip Erdoğan) işi daha da ileri götürerek “Farklı düşündüğümüz hiçbir konu yok” bile diyebilmiştir.

Ve geride bıraktığımız günlerde Vatikan’da düzenlenen bir ayinde Papa’nın 1915 olaylarını “soykırım” olarak değerlendirmesi Türkiye açısından kabul edilemez ve aslı olmayan bir iddianın tekrar gündeme gelmesine sebep olmuştur.

Dış İşleri Bakanlığı’ndan konuya tepki gösterilen açıklamaya bakıldığında, 1915 olayları ile ilgili konunun, Papa’nın Kasım ayında ülkemizi ziyaretinde iki taraf arasında gündeme geldiği ve burada Vatikan’ın şimdiki durumundan farklı bir tavır takındığı ileri sürülüyor.

Şimdiki duruma bakarak şunu söyleyebilmek mümkün: Belli ki Vatikan, Kasım ayındaki görüşmelerde Türkiye’de iktidarda bulunan AKP’nin durumunu tahlil etmiştir.

O dönem 1915 olayları ile ilgili AKP tarafında bir “gevşeklik” görmese, Vatikan’ın “soykırım” gibi mesnetsiz ve hadsiz bir ifadeyi Türk Milleti’ne yakıştıramazdı.

Nitekim Vatikan’ı muhatap alarak “farklı düşündüğümüz hiçbir konu yok” ifadesinin kayıtlara geçmiş olması, bugünleri beraberinde getiren sürecin esasını teşkil eder gibi görünüyor.

Şu içerisine düştüğümüz içer acısı hale bakar mısınız?

Uluslararası alanda Türkiye’nin itibarının yerlerde sürüklenmekten bile daha vahim bir hali yaşıyoruz.

Kimsenin Türkiye’nin duruşunu, tavrını, sözünü dikkate aldığı ne yazık ki yok!

Bununla beraber ilginçtir herkes kendi ölçüsü ve çıkarları çerçevesinde Türkiye ile ilgili rahatlıkla hesap yapabiliyor, daha acısı Türkiye’yi kullanılabilecek bir araç olarak değerlendiriyor.

Bu durumun kabul edilebilir bir tarafı yoktur.

Türkiye Cumhuriyeti resmi mazisi 100 yıla yaklaşmış olsa bile, tarihi hakikatler itibarıyla binlerce yıllık mirası taşımaktadır.

Bu hakikatin bilincinde olmayanların, yine bu hakikatin getirdiği kudretten ve manasından yoksun olanların ülkeyi içerisine düşürdükleri halin faturası günden güne ağırlaşmaktadır.

“Dış politika içeride başlar” sözünü şimdiki dönem açısından düşündüğümüzde karşı karşı olduğumuz tehditlerin ve itibarsızlığın esası da aslında daha iyi anlaşılabilir bir hale geliyor.

Zira içerideki aymazlık, teslimiyet, fikir fukaralığı, milletin çıkarlarını hesap etmeyip siyasi hesapların göz önünde bulundurulduğu mevcut atmosfer, dışarıda bize ne yazık ki daha büyük kayıplara neden olabilecek yoldan başka bir yeri işaret etmemektedir.

Neticede Türk Milleti’nin itibarını teröristlerle kurulan pazarlık masalarında “sıfırlayanların” dış politikada milletin lehine elde edebilecek hiçbir kazanımı bulunmamaktadır.

Kaldı ki Papa ile “farklı düşünmediklerini” söyleyenler sizce gerçekte kime hizmet eder?

Sürekli söylediğimiz gibi AKP ile Türkiye’nin bir adım daha ilerleyebilecek dermanı kalmamıştır.

AKP hem Türk Milleti’nin, hem de Türkiye’nin sırtında koca bir kambur olmuş, ufkumuzu karartmaya başlamıştır.

Özellikle 1000 yıllık Şark Meselesi’nin meyvelerini şimdiki dönemde alabileceğini zanneden Haçlı güruhuna karşı Türk Milleti’nin elini zayıflatan en büyük sebep, ülkeyi idare etme yetkisi verdiği AKP’nin kendisinden başkası değildir.

İSMAİL ÖZDEMİR/ORTADOĞU