Dolar 32,5174
Euro 34,9344
Altın 2.435,08
BİST 9.794,29
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 20°C
Az Bulutlu
İstanbul
20°C
Az Bulutlu
Cum 19°C
Cts 16°C
Paz 16°C
Pts 18°C

Sizi kim çaresiz bıraktı bay Arınç?

Sizi kim çaresiz bıraktı bay Arınç?
27/07/2013 16:10
A+
A-

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın ibret veren beyanları gazetelerde yer aldı. Millete “çözüm” diye yutturmaya çalıştıkları yıkımla ilgili olarak, “çok zor ve neticesinden yüzde yüz emin olmadığımız bir işe, başka bir çaremiz kalmadığı için girdik” diye acı bir itirafta bulunuyor. Sonrasında da, “herkesin def gibi gerildiği bir Türkiye’deyiz.” Diyor.

 

Hesabı kime veriyorsunuz?

Bu açıklamalar, sözün bittiği yerdir. AKP’nin ne olduğunu, kime ve neye hizmet ettiğini, nereden gelip nereye gittiğini ve Türkiye’nin bu hallere nasıl düştüğünü açık seçik ve herkesin anlayacağı biçimde ortaya koyuyor. Başka bir çare kalmadığı için ülkenin bölünmesine razı olduklarını söyleyen ben değilim. Her hangi bir muhalefet lideri veya bir yorumcu da değil.

Bizzat bu işin içinde olan, çaresizliğe rıza gösteren söylüyor bunu. Burada sorulması gereken soru şudur: “Sizi çok zor ve neticesinden emin olmadığınız bir işi kabul etmeniz için çaresiz bırakan şey nedir? Milletten aldığınız yetkinin hesabını kime veriyorsunuz ki, emin olmadığınız bir işi çaresiz biçimde kabul etmek zorunda kalıyorsunuz?” Akıl, insaf, vicdan ve iman bir soru sormayı daha gerektiriyor: “Türkiye’yi 11 yıldır siz yönetiyorsunuz. ‘Herkesin def gibi gerildiği bir Türkiye’deyiz’ sözü, ülkeyi ne hale getirdiğinizin itirafı değil midir? Bu kadar gerginlikten, bu kadar çaresizlikten hayırlı ve faydalı bir sonuç nasıl çıkar?”

 

Ortadoğu çağırılmadı

Arınç, bu sözleri gazetelerin Ankara Temsilcilerine verdiği iftar yemeğinde söylüyor. Her ne kadar AKP dönemiyle birlikte ehliyet ve liyakat rafa kaldırılıp, meslek ilkeleri yerle bir edilmiş olsa da, bir gazetenin temsilcisi olmak, belli bir kariyere ve yetkiye sahip olmak demektir. Dolayısı ile bu soruları sormak orada bulunan herkesin aklına gelmiştir. En azından gelmiş olmalıdır. Ama kimse soramamış. Bu durum daha iki gün önce yazdığımız ve Türk medyasının acıklı halini ortaya koyan yazımızdaki tespitlerimizi bir defa daha doğrulamıştır. Birilerinin aklına, “sen niye sormadın?” gibi, haklı ve doğru bir soru gelebilir. Sizin düşündüğünüzü, bay Arınç’da düşünmüş olmalı ki, bizi o iftara davet etmedi ve haliyle bu tür soruları sorma ihtimalini tamamen kaldırmış oldu.

 

Hala anlamayan varsa

Bay Arınç’ın itiraflarında bizim için yeni ve sürpriz bir şey yok. Biz, zaten bunları söylüyor ve yazıyorduk. Sadece bir defa daha haklı çıktık. Neticesinden emin olmadıkları şeye çaresiz biçimde niçin razı olduklarını hala anlamayan varsa, sifonunun ipinin kimin elinde olduğunu hatırlasınlar. Obama’nın Sayın Başbakanla telefonda konuşurken, elindeki beyzbol sopasıyla çektirip bütün dünyaya servis ettiği resme, bir daha baksınlar.BOP’un ne olduğunu, Eşbaşkanlığın nasıl kabul edildiğini ve hangi sonuçlar doğurduğunu gözlerinin önüne getirsinler. Yahudi’den üstün cesaret madalyası alan dünyadaki ilk ve tek Müslüman lider olmanın bir tesadüf olamayacağını hesap etsinler.

 

İsrail’in işi kolaylaştı

Bunlar da yetmezse, bu defa da dönsün İmralı’ya baksınlar. Oradaki bebek katilinin nereden nereye geldiğine, ülkenin gündemini nasıl belirlediğine, hükümete nasıl ayar verdiğine dikkat etsinler. Bitmiş PKK’nın nasıl yeniden hortladığını, terörün nasıl azdığını, ülkenin bölünme noktasına nasıl getirildiğini düşünsünler.Kaddafi’den barış ödülü aldıktan bir yıl, “NATO’nun Libya’da ne işi var?” dedikten birkaç saat sonra, Türk uçak ve limanlarının bu ülkeyi yerle bir etmek için niçin tahsis edildiğini hatırlasınlar.

 

Ortak bakanlar kurulu toplayıp, ailece tatil yapılan Esad’ın azılı düşman noktasına nasıl geldiğini, Suriye’nin bir batıklığa nasıl ve neden dönüştüğünü, bu durumundan kimlerin karlı çıkıp, “büyük Kürdistan” için harekete geçtiğini değerlendirsinler. Bütün bu gelişmelerin Türkiye’yi nasıl yalnız ve itibarsız bir hale düşürdüğünü, buna karşılık İsrail’in işini nasıl kolaylaştırıp, üzerindeki bütün baskıyı kaldırdığını anlamaya çalışsınlar. Hala bir sonuca ulaşamayanlar varsa, en yakın sağlık kurumuna başvurup bir muayeneden geçsinler.

 

Yeter ki size bir şey olmasın

Peki, bütün bunların, yani bay Arınç’ın ifadesiyle bütün bu ihanetin çaresiz biçimde kabul edilmesinin karşılığında ne oluyor? AKP iktidarda kalmaya devam ediyor ve sayın başbakan devlet başkanlığı hayalleri kuruyor ya, daha ne olsun? Bir faniye bundan daha büyük bir onur, bundan daha büyük bir makam, bundan daha büyük bir imkan nasip olur mu? Türkiye Cumhuriyeti ne olursa olsun, yeter ki size bir şey olmasın!

 

ORHAN KARATAŞ /ORTADOGUGAZETESI