Dolar 32,5004
Euro 34,6901
Altın 2.496,45
BİST 9.693,46
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 19°C
Parçalı Bulutlu
İstanbul
19°C
Parçalı Bulutlu
Paz 21°C
Pts 23°C
Sal 24°C
Çar 22°C

TARIHTE HIRSIZLARI YAKALAYANLARI CEZALANDIRAN TEK ÜLKE TÜRKIYE’DIR

TARIHTE HIRSIZLARI YAKALAYANLARI CEZALANDIRAN TEK ÜLKE TÜRKIYE’DIR
23/01/2014 12:03
A+
A-

TBMM Genel Kurulu’nda Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) yapısında değişiklik öngören teklifin görüşülmesine devam ediliyor. Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Grubu adına söz alan Istanbul Milletvekili Celal Adan, medeniyet tarihinde hırsızları yakalayanların cezalandırıldığı tek ülkenin Türkiye olduğunu söyledi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu’nda Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) yapısında değişiklik öngören teklifin görüşülmesine devam ediliyor. Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Grubu adına söz alan Istanbul Milletvekili Celal Adan, medeniyet tarihinde hırsızları yakalayanların cezalandırıldığı tek ülkenin Türkiye olduğunu söyledi.

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın komisyonda, “Bir ideoloji grubunun elindeydi, bir başka ideoloji grubunun eline geçti; bir mensubiyetten bir başka mensubiyete geçti.” ifadesini kullandığını hatırlatan Adan, bu ideoloji grubun kim olduğunu açıklanmasını istedi.

Adan’ın konuşması şu şekilde:

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Özellikle dikkat çeken bir konuyu sizinle paylaşmak istiyorum. Buraya çıkan Adalet ve Kalkınma Partisi sözcüleri bir millet iradesinden bahsetmektedirler ve millet iradesinin üzerinde oluşturulan bir baskıyı dikkate almayan bir muhalefet mantığını inşa etmektedirler. Şimdi, ben size soruyorum: Eğer millet iradesi tehlikedeyse… Ki Sayın Başbakan bu tehlikeden bahsetti ama Sayın Başbakan millet iradesinin temsil edildiği Türkiye Cumhuriyeti devletinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde değil, Dolmabahçe Sarayında, kendi yanında duran gazetecilere millet iradesinin tehlikede olduğunu söyledi. Dolayısıyla, önce millet iradesine itibar ediliyorsa Sayın Başbakan buraya gelmeli, millet iradesini tehdit eden unsurların ne olduğunu tek tek anlatmalıdır.

Bir diğer konu: Biz bu meseleyi Adalet Komisyonunda tartışırken, geç vakitlere rastladığı için Sayın Bakan şu ifadeyi kullandı: Sayın Bakan “Bir ideoloji grubunun elinden aldık.” veya “Bir ideoloji grubunun elindeydi, bir başka ideoloji grubunun eline geçti; bir mensubiyetten bir başka mensubiyete geçti.” ifadesini kullandı. Orada da şunu söyledik: Kimdir bunlar? Birinci ideoloji grubu kimdir, ikinci ideoloji grubu kimdir? Bu konulara nedense bir açıklık kazandırılmadan meseleyi, bir şekliyle Türk milletini aldatma, yanlış bir şekilde bilgilendirme noktasında bir iradeyi, emin olun, bir milletvekili olarak, bu ülkenin bir vatandaşı olarak utanarak oradan izliyorum. Kimdir millet iradesini tehdit eden? Millet iradesini tehdit eden şimdiye kadar bir unsura rastlamadım. Peki, bu millet iradesini tehdit edenler savcılar ise, polisler ise bu polisi alıp bir başka yere tayin etmekle darbeciyi nasıl ortaya çıkaracaksınız? İzmir savcısını aldınız, İstanbul’a verdiniz, İstanbul savcısını aldınız, Anadolu yakasına verdiniz. Darbecilerin devlet bürokrasisinde hayatlarını idame ettirmeleri nasıl olur? Darbe suç değil midir? Bütün bunlar ortada; hiçbir şey gözükmeden bir propaganda, bir algı yönetimiyle karşı karşıyayız.

Üzerinde konuştuğumuz konu sıradan, herhangi bir konu değildir. Bir milleti, bir devleti, hatta bir medeniyeti ayakta tutan, geride kalan her şeyin çimentosu olan bir konu hakkında konuşuyoruz. Konuştuğumuz konu hukuktur, mülkün temeli olan adalettir. O hâlde hukukla ilgili, adaletle ilgili konuşurken, bu konularda milletin temsilcileri olarak kararlar verirken, düzenlemeler yaparken adaletli olmak zorundayız. Adalet mülkün temelidir dedik ve buna sonuna kadar inanıyoruz. Bir kere şunu en baştan bilmeli ve kabullenmeliyiz: Buradaki “mülk” kelimesi maddi bir anlamda değildir, buradaki mülk devlettir, yönetimdir yani devletin ve yönetimin, daha doğrusu düzgün, adil bir yönetimin temeli adalettir. Adaletten saparsanız, adaleti ayaklar altına alırsanız sadece kendinize değil, devlete, millete zarar verirsiniz.

Değerli milletvekilleri, Türkiye ne yazık ki adaletin ayaklar altına alındığı talihsiz bir dönemin içinden geçmektedir. Bugün burada konuştuğumuz konu, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının önümüze getirdiği düzenleme bile tek başına çürümüşlüğün somut bir kanıtıdır. Evet, Adalet ve Kalkınma Partisi çürümektedir ve ne yazık ki kendi çürürken bu devletin temeli olan hedefleri, idealleri, ilkeleri de çürütmektedir. Daha önce de ifade ettim, bir kez daha altını çizerek söylemek istiyorum: İnsanları sözüm ona ekonomiyle korkutmaktan vazgeçin. Ekonomi bozulur, düzeltilir, depremler olur, yeniden inşa ederiz, maddi temelli her sorunun üstesinden gelebiliriz. Fakat insanların kalbinden, vicdanından, adalete olan inancı aldığımızda yerine hiçbir şey koyamayız. İnsanlarımızın bir kere hukuka ve adalete olan inançları sarsılırsa -sarsılmıştır- bunu telafi edemeyiz. Çok uzağa değil, hemen şuradaki Kızılay Meydanı’na çıkıp vatandaşlara soralım, özellikle Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilleriyle birlikte Kızılay’a gidelim, Keçiören’e gidelim, Ağrı’ya gidelim, Edirne’ye gidelim, “Türkiye’de adalet var mı?” diye soru soralım, emin olun alacağımız cevap çok utanç verici bir cevap olacaktır. Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti, Sayın Başbakan bu ülkeye verebileceği en büyük zararı vermiştir. Vatandaşlarımızın adalete, hakka, hakkaniyete ve hukuka olan inançlarını, güvenlerini yerler bir etmiştir. Türk milletine ve Türkiye’ye bundan daha büyük zarar verilemezdi.

Değerli milletvekilleri, özellikle 17 Aralık operasyonlarının başladığı günden bugüne Türkiye’de bir tiyatro oyunu sergilenmektedir. Bu oyunun yapımcısı da, yazımcısı da Adalet ve Kalkınma Partisidir, bakanlarıdır, Başbakanıdır. Bu öyle bir oyundur ki bu oyunda yalan var, bu oyunda riya var, bu oyunda hırsızlık var, bu oyunda rüşvet var. 17 Aralıkta olup bitenler, AKP’nin ve özellikle Sayın Başbakanın canını öylesine yakmıştır ki sonrasında olanlar akıllara zarar verecek seviyededir. Yüzlerce polis, yargıç sistemli bir biçimde yerlerinden edilmişlerdir. Bütün teamüller, yerleşik bütün kabuller yerle bir edilmiştir. Bunlar darbeciyse tutuklanması gerekir. Bütün bunlar niye yapılmıştır? Bu kadar polisin suçu nedir? Bu kadar insan ne yapmıştır, böyle insafsızca bir uygulamanın muhatabı olmuşlardır? Bu sorunun cevabı son derece açıktır: Polislerin suçu, hırsızları yakalamak olmuştur. Dünya tarihinde, medeniyet tarihinde hırsızları yakalayanların cezalandırıldığı tek ülke ne yazık ki Türkiye’dir. Daha doğrusu, kendi hırsızlıklarını ortaya çıkaran polisler, AKP iktidarı tarafından cezalandırılmıştır. Bu rezillik, bu kepazelik AKP’nin boynunda sonsuza kadar bir vesika gibi asılı kalacaktır.

17 Aralıktan bugüne yaşananlar, bugün yapılanlar ne uğruna yapılmıştır? Biz, bir hilal uğruna ne güneşler batırırken -çok açık söylüyorum- siz, hırsızlar uğruna bunları yaptınız; hırsızları, rüşvetçileri kurtarmak adına, bilinen ya da bilinmeyen hırsızlıkları örtmek adına bunları yaptınız; vicdansızca, insafsızca saldırdınız.

AKP’yi asıl ele veren neydi biliyor musunuz? AKP’yi ve onun yöneticilerini, bakanlarını ele veren şey yaşadıkları panikti. Öylesine bir paniğe kapıldılar ki, önlerine ne geldiyse devirdiler, saf dışı bıraktılar.

Şimdi, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu getiriyorsunuz. Hani buna “devrim” diyordunuz? Çok üzülerek söylüyorum, hapishanede yatan ülkücüler, bir kısım ülkücüler, hapishanede idam edilen Mustafa Pehlivanoğlu’ndan bahsederek Sayın Başbakan ağladı, “12 Eylül’ü yargılayacağız.” dedi. O zaman, meydanlarda, Milliyetçi Hareket Partisi Değerli Genel Başkanı Devlet Bahçeli “Siz yargıyı ele geçiriyorsunuz.” diyerek itiraz koymuştu. O ülkücüleri de istismar ettiniz. Referandumdan sonra, bugün ne değişti de siz Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu getiriyorsunuz?

İşinize geldiğinde hukuk, gelmediğinde bütün değerleri ayaklar altına alıyorsunuz. Aynı yargıçlar, savcılar daha düne kadar size göre kahraman değiller miydi? Yangından mal kaçırır gibi Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulundaki değişikliği buraya taşıyorsunuz.

Yaptığınız şey, gayret ettiğiniz şey, yargıyı kendinize bağlamaktan ibarettir. Dünyanın neresinde görülmüştür yargının iktidara bağlandığı? Dünyanın neresinde görülmüştür hukuk kurumlarının, adalet kurumlarının iktidar partisinin arkabahçesi yapıldığı?

Değerli milletvekilleri, AKP ve Sayın Başbakan, her zamanki gibi kendinden bekleneni yaptı ve mağdur edebiyatı yapmaya başladı ama bu sefer bu millet inanmayacak, bu millet buna inanmayacak.

Değerli milletvekilleri, 5 bakan buraya gelselerdi, “Bize hırsız diyen namerttir.” deselerdi, “Dokunulmazlığımı kaldırın.” deselerdi, ne ekonomi zarara girerdi ve milletin teslim olduğu adalete gidip “Biz buradayız, çalmadık.” deselerdi, Türkiye bunu yaşar mıydı? Yaşamazdı.

Türk siyasetçisine düşen en onurlu görev, onu suçladıklarında bu yüreği burada koyup dokunulmazlığını istemektir. O bakanların çaldığı, çırptığı, yaptıkları da ortadadır. Ayrıca, bütün bunlara rağmen bu yüreği ortaya koysalardı, bugün 154 milyar doları Türk milletinin, garibinin, fakirinin, fukarasının sırtına yüklediğiniz şu on beş günlük, yirmi günlük ekonomik depreme de sebebiyet vermemiş olacaktınız. Bu Hükûmet, bu süreçten dolayı, ekonomiyi zarara soktuğundan dolayı da sanık sandalyesine oturacaktır. Türk milletinin, fakirin, fukaranın edebiyatını yaparak oy aldınız ve bugün ise kutudan çıkan 4,5 milyon doları, bir de arkasına imam hatip, Üsküp’teki üniversiteyi bağlayarak burada da maneviyatı istismar etmenizi Allah affetmeyecek, milletimiz de affetmeyecektir.