Dolar 32,5723
Euro 34,9978
Altın 2.430,99
BİST 9.752,76
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 20°C
Az Bulutlu
İstanbul
20°C
Az Bulutlu
Cum 19°C
Cts 16°C
Paz 18°C
Pts 18°C

TÜSİAD BAŞKANI: VATANSEVERLIĞIMI KIMSEYE SORGULATMAM

TÜSİAD BAŞKANI: VATANSEVERLIĞIMI KIMSEYE SORGULATMAM
25/01/2014 16:18
A+
A-

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz, “Ben doğrusu vatanseverliğimi kimseye sorgulatmam. İşimi gücümü bırakmışım, uğraşıyorum. TÜSİAD Başkanı olarak, vazifemi TÜSİAD’ın bana yüklediği sorumluluğu yerine getirmeye çalışıyorum. Vatan hainliği gibi bir şey kabul edilemez. Bu kadar kolay vatan hainliğinden bahsedilemez” dedi.

Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz, “Ben TÜSİAD’ın Başkanıyım ve Türkiye ekonomisinin yarısını üretiyorum. Eğer yabancı sermayenin nasıl hareket edeceğini Türkiye’de birisi söyleyecekse ben söylemek zorundayım, onlarla ben çalışıyorum. Dünyadaki muadil örgütlerle ben çalışıyorum” açıklaması yaptı.

TÜSİAD’dan yapılan yazılı açıklamada, Yılmaz’ın katıldığı bir televizyon programında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın TÜSİAD Genel Kurulu’nda dile getirilen konulara ilişkin eleştirisine yanıt verdiği belirtildi.

TÜSİAD’ın Genel Kurulu’nda olması gerektiği gibi bir dünya analizi ve sonra Türkiye’nin ekonomisiyle ilgili dünyadaki gelişmelerden nasıl etkileneceğinin analizini yaptığını belirten Yılmaz, şunları kaydetti:

“Dünyada artık sermaye azalıyor. Sermayenin azaldığı bu ortamda, kalkınmasını finanse edebilmek için tüm kalkınmaya çalışan ülkeler dünyadan sermaye çekmeye çalışıyorlar. Dolayısıyla bizim dikkat etmemiz lazım. Dünyadaki azalan sermayenin Türkiye’yi tercih etmesi için bizim de evimizin içini iyi süpürmemiz lazım. Evimizi, yatırım ortamımızı iyi hazırlamamız lazım. Tam dünyada bu gelişmeler devam ederken, aksine herkesi ürkütecek tedirgin edecek, ‘Türkiye nerede? Nereye doğru yöneldi?’ dedirtecek bir ortam yarattık. Bunu ben yaratmadım. Bu bir vakadır. Bu vakayı tespit edip gerekli uyarıda bulunmak, TÜSİAD Başkanı’nın görevidir. Ben bunu yaptım. Dolayısıyla, biz bu şartları sağlamazsak dünya sermayesi gelmez, ülkemizdeki sermaye de gelmez. Var olanlar da gider. Bu konuda biri bir söz söyleyecekse benden başka kim söyleyecek? Türkiye’deki yabancı sermayeli şirketlerin hepsi benim üyem. ‘Niye uyarmadın?’ diye bana sorarlar. Ben TÜSİAD’ın Başkanıyım ve Türkiye ekonomisinin yarısını üretiyorum. Eğer yabancı sermayenin nasıl hareket edeceğini Türkiye’de birisi söyleyecekse ben söylemek zorundayım, onlarla ben çalışıyorum. Dünyadaki muadil örgütlerle ben çalışıyorum. ‘Türkiye’ye gelin, yatırım yapın’ diye dolaşıyorum, anlatıyorum.”

Yılmaz, Türkiye’de çözüm sürecinin ekonomik ayağını üstlendiklerini aktararak, “Sorumluluğunu biz üstlendik. İçeride ve dışarıda herkesi Doğu, Güneydoğu’ya götürüp, ‘Arkadaşlar yatırım ortamımız iyileşiyor, gelin yatırım yapın’ demeye çalışıyorum. Cizre’ye gittim, Batman’a gittim. Yanımda yabancı misyon temsilcilerini götürüyorum. Elimden geleni yapıyorum. Mektuplar yazdım, Avrupa’daki iş dünyası örgütleriyle birlikte çalıştık. Bütün bu çabalarım memlekette ihtiyacımız olan refahın, ihtiyacımız olan zenginliğin yaratılabilmesi, istihdamın oluşabilmesi için genç nüfusumuza iş, aş, temin etmek için yatırım yapılması lazım. Bunun gayreti içerisindeyim ifadelerini kullandı.

– “Vatan hainliği söylemini reddediyorum”

“Ben doğrusu vatanseverliğimi kimseye sorgulatmam. İşimi gücümü bırakmışım, uğraşıyorum. TÜSİAD Başkanı olarak, vazifemi TÜSİAD’ın bana yüklediği sorumluluğu yerine getirmeye çalışıyorum. Vatan hainliği gibi bir şey kabul edilemez. Bu kadar kolay vatan hainliğinden bahsedilemez” diyen Yılmaz, sözlerine şöyle devam etti:

“Ben bu sözlerin çok sık kolay kullanılmasını doğrusu yakıştıramam, doğru bir yaklaşım değil. Bu tür yaklaşımlardan artık uzaklaşmamız lazım. Ayrıca bu kurum 43 senelik, memleketin hayrına çalışmış bir kurum. Bu kurumun başındaki başkan olarak bunu kabul edemem, Muharrem Yılmaz olarak da kabul edemem. Nasıl hepimiz çoluğumuza, çocuğumuza şerefli, haysiyetli bir isim bırakmaya çalışıyorsak, Sayın Başbakan da öyle değil mi? Çoluk çocuğuna bir leke gelmesin diye uğraşmıyor mu? ben de bırakamam çocuklarıma, vatanseverliği sorgulanan biri olarak hatırlanamam, böyle bir şey bırakamam. Ben bu sözlerin inşallah en kısa zamanda telafi edilip geri alınmasını diliyorum. Çünkü biz birbirimizi tanıma fırsatı bulduk, benim samimiyetimi, vatanseverliğimi, ülkemi ne kadar sevdiğimi anlamış olmasını dilerim. Vatan hainliği söylemini reddediyorum. Budur esas olan. Diğerleri benim ve kurumumun çalışmaları ve görüşleridir. Kurumumun birikimidir. Bunlardan hareketle ekonomiyle ilgili Türkiye’de refahın artmasıyla ilgili neler yapmak lazım bunları söyledim. Şu konuda da uyardım; ‘çok yıkıcı bir kavgada, kazananı olmayacak bir kavgada enerjimizi tüketiyoruz’ dedim. Yapmayalım bunu. Dünya büyük bir yarış içerisinde biz ülkemizi bu yarışta kuvvetlendirecek önlemleri nasıl alırız, ona uğraşalım.”

Yılmaz, bu güne kadar hep yapıcı yaklaştığını, bütün söylediklerinin de yapıcı olarak anlaşılmasını tercih ettiğini belirterek, “Yapıcı anlarsanız bunlardan bir sonuç çıkartabilirsiniz. Yapıcı anlamazsanız, Türkiye’deki kavga ortamı devam eder. Ben etmesini tercih etmem doğrusu. Türkiye’nin de bunu tercih etmemesi lazım” dedi.

Gözleri kör eden bu kavganın temelinde hukuk devleti, güçler ayrımı, temiz siyaset gibi vazgeçilmez demokratik kavramlar konusundaki zaafların yattığı açıkken, bu meseleye sistemi, kurumları, alt üst ederek çözüm bulmaya çalışmanın doğru olmadığını düşündüklerini ifade ederek, şunları kaydetti:

“Diğer yandan devletin güvenlikle ilgili kurumlarında yaşananlardan sonra bu kurumların daha önce nasıl işlediğini bundan böyle nasıl işleyeceğini sorgulamadan da edemiyoruz. Emniyet güçleri ve yargı içerisindeki varlığı ortaya çıkan gruplaşmaları ve bu gruplaşmaların örgütlü niteliğini devletin kurumsallığı açısından kabul edilemez buluyoruz. Siyaset dışı örgütlenmelerin devlet kurumları aracılığıyla siyaseti etkilemeye çalışması hepimizi tedirgin ediyor. Bunlar bence ne anlama geliyor; Muz cumhuriyeti de istemiyoruz, ananas cumhuriyeti de istemiyoruz, çağdaş, demokratik, hukukun üstünlüğünün hakim olduğu bir Türkiye istiyoruz.”

AA