Dolar 32,4375
Euro 34,7411
Altın 2.439,70
BİST 9.915,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 17°C
Az Bulutlu
İstanbul
17°C
Az Bulutlu
Paz 18°C
Pts 18°C
Sal 19°C
Çar 20°C

Vali beyden mektup var…

29/11/2014 01:30 | Son Güncellenme: 14/05/2019 04:30
A+
A-

Değerli okur…

Türk devletini yıkmaya yönelik planların en üst düzeyden perdeye konulup sahnelendiği şu günlerde, devletini-milletini seven ve onun bekası için çırpınan hatta bu uğurda bir kaç kez suikast girişimine maruz kalan, Tunceli Eski Valisi Mustafa Erkal’ dan yine bir mektup aldım…

Sayın Valinin aktardıkları günümüzde yaşanan sıcak olaylarla çok örtüştüğü için bu mektubu bende sizlerle paylaşmak istedim…

İşte o mektup…

***

MHP Lideri Sayın Dr. Devlet Bahçeli’nin Tunceli Ziyareti ve Hatırlattıkları

Tunceli’de görev yaptığım yıllarda, il jandarma komutanı çatışmada öldürülmüş bir bayan teröristin üzerinden çıkan mektubu okumam için uzattı.

Mektup düzgün imla ve hatasız bir Türkçe ile babasına yazılmıştı.

“Babacığım seni, annemi, kız kardeşimi, Karabaşı, doru atımızı, köyümüzü, bahçemizi, tarlamızı, beraber ata bindiğimiz günleri öylesine özledim ki bilemezsin.

Baba seni dinlemediğim için beni affet. Pişmanlıklar fayda vermiyor. Ne hayaller, ideallerle buradayım biliyorsun. Burada yaşanan yozlukları yaşadıklarımı sana anlatmaktan utanırım.” diye devam eden mektubu; kurtulmak için çırpınan Tuncelili genç bir kızın dramıydı.

Hatıra çok ama kıyas açısından, oğullarından birine iş isteyen vatandaşa net bir cevap verememem üzerine; vatandaşın “Vali bey, ben dokuz oğlumdan hiç birinin dağa çıkmasına müsaade etmedim. Çıkmalarını engellemek için neler çektiğimi bir ben bilirim” diyerek ettiği sitem ve “genelde silahlı hayvanların karşısında ne yapabiliriz ki?” savunması; Tunceli’deki durumun özeti gibiydi.

Cumhuriyet öncesi ve cumhuriyetin ilk yıllarında hegemonyalarını sürdüren derebeyleri; fakir halkın korkuyla sığınmak zorunda kaldıkları, korkuluklardır.

Sözde “Seyit” Rıza da bunlardan biridir. Rıza aslında ne Kürt’tür ne de Seyit’ tir.

Aslına bakıldığında, Şeyh Hasanlı Aşireti’ne mensup, yirmi dört Türk boyundan Bayat boyuna mensup bir aşiret reisi, bir derebeyidir. Atalarının Horasan’dan geldiğini kendisi söylemektedir. (Şeyh Hasan, Hoca Ahmet Yesevi’ nin halifelerinden biridir.)

Türkçemizde güzel bir deyim var; “kazanacaksan dost kazan, düşmanı anan da doğurur” derler ya, işte Rıza onlardan biridir.

Sayın Devlet Bahçeli’nin, Tunceli’yi ziyaret ettiği günlerde görüştüğüm, Gaziler Derneği eski başkanı; “Sayın Valim ALLAH bunların belasını versin, her gün burada bağırıp çağırıyorlar, belediyeyi, Diyarbakır’dan gelen bir kaç PKK’lı yönetiyor, gençlerimizi kandırıyorlar derken, Cem Evinin dedesi Ali Ekber Yurt; “bizim geleneğimizde gelene kapı kapatmak söz konusu olamaz” demiş, fakat çok açık tehdit aldığını baskı altında olduğunu ifade etmiştir..

Görüştüğüm Tuncelililerin tamamı aynı durumlardan yakınmışlardır.

Tunceli’de görev yaptığım yedi yıla yakın sürede; hiç bir gün esnaf kepenk kapatmadı, hiç bir zaman PKK paçavraları sergilenmedi. Görevlerini yapmak için sokağa çıkan çeşitli örgüt mensuplarının sayısı 15 e 20 ye düşmüştü ve kimse bunları ciddiye almıyordu.

Yukarıdaki cümleyi kendime pay çıkarmak, övünmek için kurmadım. Aradan geçen zaman içinde Tunceli’yi ve aslında Güneydoğu’nun tamamını yeniden ayrık otları sardı. Etkisizleştirilen bölücüler yeniden sokaklarda, mahallelerde, şehirlerde etkin hale geldiler.

Şu an halimiz; Osmanlının son dönemlerinde, vilayetiyle ilgili; her türlü şakiliğin arttığını, idareye başkaldırının olduğunu ve bazı tedbirlerin alınmasını tavsiye eden Valiye; “maslahat ediniz efendim” cevabı ve akabinde valinin her talebine “maslahat ediniz, her şeyin rayından çıkmasına dahi maslahat ediniz” cevabı verilmesi üzerine. Valinin “en son idare elimizden çıktı maslahatımız bir işe yaramıyor” dendiği seviyedeyiz…

Bitirirken, Tunceli gidilmez, dönülmez bir il değil. Tunceli’ye herkes her istediğinde gider. Aksini iddia etmek ve bu gerekçeyle meydan okumak devleti idare edenler tarafından yapılıyorsa; aczin ifadesinden başka bir anlama gelmemektedir.

Selamlar
Harun Kılıç